DÖRTDİVAN’DA KÜLTÜR MÜZESİNE DOĞRU
Türkiye’de coğrafi şartların çeşitliliği, halk geleneklerine, giyimine, barınmasına da yansır. Bunun sonucu Anadolu insanının yaşadığı yurdun dağlık, ovalık, bozkır, kıyı olmasına göre giyim kuşamı, tarım araçları, töreleri kısacası folkloru da çeşitlilik gösterir.
Dörtdivan yöresinin kendisine, iklimine ve coğrafi şartlarına uygun konut tipleri (Şehir, Köy, yayla evleri),el sanatları ve üretim araçlarını yine tanıyıp bilmenin yolu onları müzeye taşıyıp, sergilemekten geçer.
Eğer hızla kaybolan veya kaybolmuş eski yaşantımızın örneklerini bu mekânlarda canlandırabilirsek, insanlara tarih bilinci kazandırabiliriz. Böylece insanımıza yaşadığı yerin, köklü bir kültürü barındırdığını öğrenme imkânı sağlanmış olur.
Bugün Safranbolu, Ürgüp, Göreme, Avanos, Beypazarı önemli turizm merkezleri olmuştur. Bunun sebebi bu yörelerin kültürel ve coğrafi özelliklerini korumuş ve tanıtmış olmalarıdır.
Turizmin bir çeşidi de bugün artık kendini kültür turlarıyla gösteren kültürel turizmdir. Yani bir yöreyi gezen kişi, artık oranın sadece doğal güzelliğinin yanı sıra bölgenin kendine has maddi ve manevi değerlerini görmek, tanımak istemektedir. Yaygınlaşan televizyon, radyo yayınları sayesinde artık bırakın Türkiye’yi çıkan bir akım, müzik, moda aynı anda dünyaya yayılmakta, tanınmaktadır. Dolayısıyla insanlar, gitgide birbirine benzeyen, aynı yemeği yiyen, aynı müziği dinleyen, benzer giyinen bir dünyada farklılığı merak etmekte, ilgi duymaktadır.
Böyle bir gelişmede Dörtdivan da kaybetmediği kendine özgü değerleri ile öne çıkmalı, bunu önce kendi sahiplenmeli ve bunu pazarlamalıdır. Bu da başkalarından beklenmemelidir.
Dörtdivan’ın yöresel mutfağı, panayırı, halk müziği ve oyunları, ziyaret yerleri, tarihi eserleri ve Köroğlu, kültür turizminin başlıca unsurlarıdır. Bunları tamamlayan ise geçmişten günümüze Dörtdivan’ın tarih ve kültürünü sergileyen, mahalli özelliklerini yansıtan bir müzenin kurulmasıdır.
Kurulacak böyle bir müzede yörede geçmişte kullanılan giyim kuşam, tarım aletleri ve ürünleri, mahalli el sanatları (bakırcılık v.s.), yöresel mutfak ürünleri, Köroğlu’nun destanı sergilenebilir. Geleneksel bir Dörtdivan evinde günlük hayatın nasıl geçtiği canlandırılabilir. Böyle bir müzenin mesela kurulması kültürle, tarihi buluşturabilir.
Böyle mahalli bir müzenin kurulması ile öncelikle Dörtdivan’ın yeni yetişen nesli yaşadıkları yerin sadece 21. yüzyılda yaşanan bir yer olmadığını, zengin bir tarihi, kültürel mirasa sahip olduğunu görecektir. İkinci olarak da Dörtdivan’a gelenler buranın iyi havası, suyu, doğal güzelliği olan ama aynı zamanda zengin bir tarihi mirası olduğunu keşfedecektir.
Ticari olarak düşünülmemesi gereken bu girişim, mutlaka Dörtdivanlının desteğini alarak uygulanmalıdır. Çünkü bu müzeyi zenginleştirecek olan ve sahip çıkan yine Dörtdivanlı olmalıdır.
Bu yapılmadığı takdirde Dörtdivan’ın ve Dörtdivanlının elinde olan kültürel – günümüzde artık ticari de – olan ürünler kaybolacak, satılacak veya atılacaktır. Su akarken doldurulur misali etnografik değere sahip malzemeler bir an önce derlenmeli ve böyle bir müzede sergilenmelidir. Aksi durumda bu parçaları bir daha bulamaz duruma düşeriz ve yarın çok geç olabilir.
Bunun maddi bir takım sorunları da olacağı düşünülerek sponsorlar bulunmalıdır. Her şeyi başkalarından beklemek yerine Dörtdivan’ imkanlarını kullananları, sivil toplum kuruluşlarını bu işe teşvik etmek görevimiz olmalıdır.
Günümüzde artık devletin yavaş yavaş bu tür hizmetlerden elini çekmekte olduğunu unutmadan sivil toplum kuruluşları bunun Gerede’nin geleceğine yapılmış bir yatırım olduğunu unutmamalıdır. Bu konuda en büyük destek ve öncülük görevi belediyeye düşmektedir.
“Kültür mirasımızı; bizi ve yaşadığımız yöreyi başkalarından farklı yapan özellikleri öğrenmek, bu ayrıcalığımızla kültürümüzü zenginleştirmek için tanımalıyız”
Dr. Abdullah DEMİRCİ
E. Edebiyat Öğretmeni