1826 Yılında Dörtdivan Doğancılar Köyünde doğmuş, Babası Hacı Hafız Abdullah efendidir. Annesi Hacı Sâre’de hicaza gitmiş dinine sıkıca bağlı bir kadındır. İşte bu okumuş hacı ve hoca ana-baba, çocukları Hilmi’yi İstanbul’da iyi bir medrese öğrenimi yaptırarak okutmuşlardır.
Hilmi medrese tahsilinden sonra köyümüze dönmüş, köyümüz doğancılar aşağı mahalle medresesinde hatiplik yapmıştır.
Nüfus ana kütüğünde ve askerlik işlemlerinde”Kocaeli Sancağında İmamdır” diye yazılıdır. Soydan aydın ve okumuş bir ailenin çocuğudur.
Hilmi takma isim olup, asıl adı Halil’dir. Araştırmalara göre Hilmi şu ana kadar gizli kalmış, çevresinden dışarı taşamamış, adı ve yapıtları edebiyatımıza ulaşamamış, küçüksenemeyecek çapta bir ozandır.
Cönklerdeki notlara göre doğancılarda doğup, aynı köyde öldüğünü anlamış oluyoruz.
Kayıtlara göre 1903 tarihinde Doğancılar köyünde ölmüş ve köyün mezarlığına gömülmüştür. Halen mezarı baş ve ayak uçlarına dikilen iki taşla unutulmaktan kurtarılmıştır.
ŞİİRLERİ VE DESTANLARI:
Şiir ve destanlarında çağının günlük doğa olaylarını dile getirmektedir.
KITLIK, SU BASKINI, DEPREM GİBİ YIKIMLAR, SAVAŞ, AYRILIK, SAVAŞTA VURULUP ÖLME, HALKIN VİCDANINDA İZ BIRAKAN DOĞAL OLAYLAR ÜZERİNDE durmuştur.
Çok gerçekçi olup,birçok cenk destanlarında birçok savaşları tarihte göremediğimiz bir açıklık ve güzellikle anlatmıştır. Bütün destanlarında ince bir mizah ve gizli yergi vardır.
Plevne savaşında
ÜÇ OĞLU ŞEHİT OLDUĞU İÇİN,
“OĞULLAR DESTANINI” yazmıştır. Savaşta üç oğlunun vurulup ölmesini, dininin ve yurt ödevinin bir gereği olarak karşılamıştır.
“DESTAN’I SAMAN” adlı destanında,
BEŞ KURUŞA ÇÜRÜK BİR SEPET SAMANIN SATILMASINI, insan fiilinin azdığına yorum yapmış ve destanında bu çeşit insanlara çatmıştır.
ŞEHİT DÜŞEN ÜÇ OĞLU İÇİN ŞU ŞEKİLDE SESLENMEKTEDİR.
(Şehit düşen üç evladının isimleri: Muhammet, Abdullah, Eşref)
Gerçi noksan olmuş rûzi beyitler
Zihnimiz dağıttı merhum yiğitler
Ciğerimizde vardır çok delikler
Dâr-ü beka oldu üç evladımız.
HİLMİNİN DEDESİ HACI MÜDERRİS AHMET EFENDİ:
Doğancılar köyüne padişah buyruğuyla bir medrese açmış ve bu medresede öğretmenlik yapmıştır. Memleketimizde zaman zaman olan depremler nedeniyle Medrese yıkılmış, yıkılan bu medresenin yerine köylü 1944 yılında büyükçe bir cami kurmuşlardır. Söz konu bu camide elektirik kontağından olduğu sanılan 1990’lı yıllarda yanmıştır, bu defa köylü buraya betonarme bir Cami daha imar etmiştir. Söz konusu Cami Köyümüz aşağı mahallesinde bulunan camidir. Haci Ahmet Müderris Ahmet efendi adı ile halen eskimemiş yaşlılarca hatırlanan yaşayan bir ölümsüzdür.
HACI MÜDERRİS AHMET EFENDİYİ DOĞANCILAR VE DÖRTDİVAN NASIL TANIR.
Hacı müderris Ahmet efendi kırklardandır. Doğancılar köyünde
“BAYIR” denilen yerde kırklardan birininde yatırı vardır. Hacı müderris Ahmet efendi, her sabah bu yatıra gider, sabah namazını orada kılar,dönermiş, bu gidiş-gelişten karısının hiç haberi olmazmış, bir sabah karısı uyanmış, bakmış ki, hacı müderris efendi yok, dışarıya çıkmıştır diye bir süre beklemiş, sonradan sıra ile helaları, hayvan ahırlarını aramış, hiç bir yerde yok, Hacı müderris efendi her sabahkinden biraz geç kalmış ve eve ulaşmış, yatağına yatmış.
Karısı: Neredeydin sen bu sabah? Diye Hacı Müderris efendiyi zorlamış, karısına söylemeden kurtulamayacağını anlayan Müderris efendi:
Kırklara gitmiştim. Ben her sabah oraya giderim. Bu sabah gelirken, yolda
çiğdemler çıkmış ve her çiğdemin dalına melekler konmuştu. Onlara basmamak için sakına sakına, sağı solu aralayarak geldiğim için geciktim,demiş.
Bu hikaye kuşaktan kuşağa anlatılmış, bundan sonrada anlatılmalı ve bilmeliyiz. Ruhları şad olsun, Neslimize geçmişimizin bilinmesi için şuur nasip eylesin.(Âmin)
06.09.2016
Durmuş ÖZTEKİN
Emekli İmam-Yenimahalle-Ankara
Not: Şair Hilmi’nin hakkında yazılan cönklerden faydalanılarak yazılmıştır.