EKREM DOĞANAY HOCA SERAPA EDEP TİMSALİYDİ
Bolu ili Gerede ilçesinin Mircekiraz Köyü‘nde 1938 yılında doğan İhsan oğlu Ekrem Doğanay küçük yaşlarda köy imam hatibi Cafer Hoca´dan ders almaya başladı. Marangoz ustası olan babası ve ağabeyleriyle çevre köy ve şehirlerde çalışarak bu meslekte usta oldu. Ancak merhum babası İhsan Efendi, oğlunun ilimle meşgul olmasını çok istiyordu. Zaten merhum Ekrem Doğanay’ın zekası, köyde temel dini bilgiler dersi veren hocaların dikkatini çekmiş ve babasına bu zeki talebeyi Gerede’ye göndermesini tavsiye etmişlerdi.
14 yaşında hafızlığını Gerede’de tamamladı. Daha sonra medrese usulü tahsiline burada başlayarak Osmanlı alimlerinden Kemalettin Efendi oğullarından Debbağhane müderrisi Geredevi Hacı Emin Efendi’nin oğlu Gerede eski müftülerinden hiçbir dönemde öğrencilerine ders vermekten geri kalmayan merhum ve mağfur (Koca Müftü lakaplı) Kemalettin ÜSTÜN Hocaefendi ve merhum Hacı Ömer Cevahiroğlu Hocaefendilerden Arapça (Sarf-Nahiv) Tefsir, Hadis, Fıkıh, Mantık vb. dersler aldı. Tedris hayatı boyunca zekası, ilmi kabiliyeti, edebi, ahlakı ve kişiliği ders arkadaşları arasında temayüz etmiş ve hocaları tarafından hep takdir edilmiştir.
VAZİFE ALDI
Merhum Ekrem Doğanay Hocaefendi askerlik sonrası Yeniçağa Yukarı Camii (Sultan Reşat Camii) imam hatipliğine atandı. Burada görevine devam ederken fahri olarak Kur’an kursu öğretmenliğini de üstlenmiş ve çevre köy, kasaba, şehirlerden gelen yüzlerce binlerce talebe yetiştirmiştir. Uzun yıllar Bolu ili ve ilçelerinde fahri vaizlik ve bir ara Bolu Diyanet Eğitim Merkezi‘nde Fıkıh öğretmenliği görevini yürüttü.
Kur’an kursu ve ilmi faaliyetlerin devamını sağlamak amacıyla İlme ve Kur’an’a Hizmet Vakfı‘nı kurdu. Çeşitli gazete ve yayın organlarında yazıları ve ilmi makaleleri yayınlandı. Yurt içi ve yurt dışında düzenlenen seminer, konferans, toplantı ve ilmi müzakerelere konuşmacı- müzakereci olarak katıldı.
22 Ekim 2002 tarihinde darül-bekaya irtihal eden Ekrem Doğanay, on binlerce seveninin katıldığı cenaze merasiminden sonra Yeniçağa mezarlığına defnedildi.
KİŞİLİĞİ
Merhum Ekrem Doğanay Hocaefendi, serapa edep timsali idi. Hocalarının ve diğer ilmiyle maruf hocaefendilerin yanında saygı ve hürmetten zerre kadar kusur etmezdi. Hatta o derece ki; hocalarına bayram ziyaretine gittiğinde iki dizinin üstüne oturur, ta ki kalkıncaya kadar öylece dururdu. Kendisi ile görüşmeye gelen veya bir soru sormak isteyen hiçbir kişiyi geri çevirmemiş, her türlü ikram hizmetinde bulunmuştur.
Tarifi kabil olmayacak şekilde cömertti. Özellikle talebelerine hiç para harcatmazdı. Hatta mümkün olduğu kadar onlara harçlık verirdi. İlim tahsil eden gençleri çok severdi. Onlar için her türlü sıkıntılara katlanmıştır. Nitekim kendisine Bolu ili Göynük ilçe müftülüğü teklif edilmesine rağmen ders halkasını tayin olacağı yere taşıyamama endişesiyle manevi mesuliyetten korkmuş, bu teklifi kabul etmemiştir.
İLMÎ ŞAHSİYETİ
Özellikle Fıkıh, Tefsir ve Hadis alanlarında bilgisine müracaat edilen ilim adamlarından idi. Zekası, ilmi vukufiyeti, Arapça, Osmanlıca ve Türkçeye hakimiyeti, edebi yönünün kuvvetli oluşu, muhakeme kabiliyeti ve ilimle ilgili tüm meziyetlerin tümü adeta şahsiyetinde toplanmıştı. Her şeyden önemlisi Merhum Ekrem Doğanay Hocaefendi çok kuvvetli bir Kur’an hafızıydı Namazlarını (hafi-cehri) hatimle kılardı. Aynı zamanda on bin civarında hadis-i şerifi ezberden okuyabileceğini zaman zaman talebelerine teşvik olması ve tahdis-i nimet kabilinden söylerdi.
Notlarını Türkçenin yanı sıra Arapça ve Osmanlıca tutardı. İyi derecede daktilo kullanırdı. Eserlerini bizzat kendisi daktilo etmiştir. Hayatı boyunca ilimle meşgul olmuş, ders okuturken mutlaka okuduğu kitabın şerhlerinden hazırlanarak derse gelmiştir.
Çok önemli bir mazereti olmadığı müddetçe kesinlikle dersi aksatmaz, talebelerinin de aynı hassasiyette olmasına özen gösterirdi. Derste konuyla ilgili gerek kendi tecrübelerinden gerekse çevresinde gördüğü hayati olaylardan misaller vererek talebelerini günlük ve cemiyet hayatına hazırlardı.
EDEBÎ YÖNÜ
Üstün konuşma ve vaaz etme yeteneğine sahipti. Bir konu işleyeceği zaman, o konunun temelinden bahsetmeye başlar, konu ile ilgili tüm bilgileri dinleyiciye aktarmaya çalışır, muhtemel sorulabilecek sorulara mahal bırakmazdı. Edebi yönü çok kuvvetliydi. Şiir yazmış, eserlerinde Osmanlıca tabirleri çokça kullanmıştır.
Merhum Hocaefendi 7 Kasım 1993 tarihinde talebelerine yazdığı “Gurbet kuşu kardeşlerime selam olsun” adlı şiirinin iki dörtlüğünde hayata bakış açısını şöyle değerlendiriyor.
Asli vatan değil, esas gurbet bu fani dünyadır,
Bu dünya hayatı, bir oyun, eğlencedir, hatta rü’yadır.
Gafilleri meftun eden, mal-ü emlak de bir hülyadır!
Kendine ölüm gelmeden uyananlara selam olsun!
Sizin cümlenizi, hem Rabbime emanet eylerim,
Tatlik ettim fani dünyayı, debdebesini neylerim.
Rabbime kavuştuğumda çalacaktır düğün neylerim!
Allahımdan sizler için dareyn saadeti dilerim!..
Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun!
Gönlünüz huzur- u haşyet ve itmi’nan ile dolsun!
Not: Yazının kaynağı ve yazarı bulununca paylaşılacaktır.
irfandunyamiz.com dan Alıntı.