Evlatlar gurbette, gönülleri hoş ve bahtiyar
Ne kaynana ister, ne anne ne baba
Koskoca evde, yalnız kalmış iki ihtiyar
Ne soğuk bir aş var ne yanmış sıcak bir soba
Selam bekler, haber bekler, umut bekler
Sonra göz yaşını katık eder aşına
Yorgun bedene bir de hasret ekler
Bunca emek bunca çile bilki boşuna
Mutlaka biri erken gidecek, yerleşek yerine
İhtiyarlık bir yandan, acı bir yandan yakacak
Bastonu dayayıp, hayaller dalarsa derine
Sen duvara bakarsın duvarlar sana bakacak
Sırayla olmasada vakit geldi, çattı
Sonbahar misali dökülüyor yapraklar
Ekin ağardı,zaman geldi,gün battı
İki metre çukur,üstüne atılır topraklar
Nasır tutan o çileli eller
Eşinin mezarına toprak atacak
Ne çabuk geçti uzun yıllar
Bir gün yanına o da yatacak
Bir sela daha,bir bir gidiyor yaşlılar
Işıklar sönüp çekiliyor bütün perdeler
Sözü dinlenen ak sakallı ağır başlılar
Arasanda bulunmaz hani nerdeler
Zaman geçmişi silip unuttursada
Fahri hep gerçeği yazacak
Gönül evlat var diye avuttursada
İhtiyarın mezarını yine ihtiyar kazacak. Fahri KAYAALP