Dörtdivan, kadim Türklük mirasının hâlen yaşadığı ve izlerini görebildiğimiz, bulabildiğimiz yerlerden birisidir. Bu mirasın birisi de halk tıbbı uygulamalarıdır.
Biz, burada Dörtdivan’da karşılaştığımız halk tıbbı uygulamalarından alazlamayı söz konusu etmek istiyoruz.
Alazlamak, Orta Asya’da, İslamiyet’ten önce karşılaştığımız halk tıbbı uygulamalarından birisidir. Buna göre kırmızı renkte bir bezin üzerine ateş yakılır. Bu esnada “alas, alas” denilir. Burada amaç kötü ruhları göndermek, bunlardan kurtulmaktır. Özellikle zihinsel açıdan bir rahatsızlığı bulunanlar böyle bir tedavi yöntemiyle iyileştirilir. Dörtdivan’daki uygulamalarda bedende çıkan çıban benzeri şeyleri gidermek için yapıldığı anlaşılmaktadır.
Türk kültüründe çok derin geçmişi olduğu anlaşılan alazlama hakkında Deniz Karakurt Türk Söylence Sözlüğü’nde şunları söylemektedir: “Hastalıkları ateşle tedavi etmek demektir. Albastı (Hal/Gal “Ateş” anlamı da dikkate alınarak) ve Alaz Han ile bağlantılı olduğu açıktır. Belki de Alaz Han’ın yardımı istenmektedir. Tören başlarken Alaz! diye bağırılması bunun açık bir göstergesidir. Alaz kelimesinin Amin! ile eşdeğer olduğu da öne sürülen başka bir görüştür. Kırmızı bir bez parçası yakılıp hastanın etrafında dolaştırılır. Ateşin temizleyici ve sağaltıcı bir varlık olduğu inancının bir sonucudur bu durum. Alazlama işlemi akşam karanlığında yanan ilk ışıkla birlikte başlatılır. Bir şeyin üzerinden alev geçirmek demektir. Cansız nesneler aleve tutulur. Canlı varlıkların ise simgesel olarak, değmeyecek bir mesafeden üzerinden geçirilerek dolaştırılır. Ateş, kötü ruhları korkutur ve onları kaçırır. Yıldırım çarpmış ağacın yanan parçalarıyla evin tütsülenerek kötü ruhların kovulmasına Arçı adı verilir.” (Türk Söylence Sözlüğü, Açıklamalı Ansiklopedik Mitoloji Sözlüğü, 2011, s. 22).
Hem Deniz Karakurt’un ifadelerinden hem de Dörtdivan’daki söylenişinden alazlamanın “alaslama” şeklinde de telaffuz edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca Karakurt’a göre bu tabirin yalazlama ve yalaslama şekli de vardır.
Alazlamanın Türklerde “Ocak Tanrısı” olarak kabul edilen Alas Han’la bir ilgisi olduğu açıktır. Deniz Karakurt, Alas Han için şunları söyler: “Evlerdeki ateşi korur. Evcil hayvanların da koruyuculuğunu yapar. Ocak ve içindeki ateşi kutsaldır ve ona saygılı davranılmalıdır. Aksi takdirde Alas Han kızarak yangın çıkartır. Türklerde gökyüzü büyük bir çadır olarak düşünüldüğü için, ev tanrısı olan bu ruh, yeryüzünün sıcaklığına da müdahale eder.Ülker burcunun altı yıldızı göğün altı deliğidir ve oradan sıcak hava üfler. Böylece yaz gelir.”(Türk Söylence Sözlüğü, Açıklamalı Ansiklopedik Mitoloji Sözlüğü, 2011, s. 21-22).
Alazlama konusunda ocak kültürünün varlığı bunun Alas Han’la kuvvetli bir ilgisi olduğunu göstermektedir.
Dörtdivan’da binlerce yıllık bu geleneğin devam ettirildiğini görüyoruz. Yalnız burada İslamiyet’in kabulünden sonra bazı dinî unsurların dâhil edilmesi de söz konusudur. Bezin üzerinde ateş yanarken hastaya nas ve felak okunması bunlardan birisidir.
Kaynak kişilerimizden Dörtdivan-Adaköylü Mustafa Uludağ’dan ve Mehmet Akif Uludağ’dan aldığımız bilgilere göre alazlamada ocak kültürünün olduğu net bir şekilde anlaşılmaktadır. Mehmet Akif Uludağ’ın büyük halası Emine Uludağ (1933-2016), Dörtdivan’da bu geleneği sürdürenlerden birisi olmuştur. Gelenler bu aile için “Bizim ocağımız sizsiniz!” diyerek bir bakıma neden buraya geldiklerini açıklıyorlarmış. “Ocak” kabul edilen bu evdeki en yaşlı kadın alazlama yaparmış.
Dörtdivan’da başka bazı şahsiyetlerin de alazlama yaptığı anlaşılmaktadır. Gülizar Ersoy bunlardan birisidir.
Bu “ocak” kültürü meselesi içerisinde belirli hastalıklara belirli kişilerin bakmasının da etkili olduğu anlaşılmaktadır.
Kaynak kişilerimizden Fahri Kayaalp’in verdiği bilgilere göre Dörtdivan’da alazlamayla ilgili bir başka uygulama ise şöyledir:
Çocuklarda görülen gece yanığı, gidiyen ve yüzlerde çıkan yaraların “ocak” diye tabir edilen bazı kişilerce tedavi edildiği görülmektedir. Bu kişiler hastaların yüzlerinde kalemle belirlenen yerlerin üzerinde, yanan kalın ipleri gezdirirler. İpin bir ucu yanarken, diğer ucu kalemle çizilen çıbanlar etrafında gezdirilmektedir. Bu işlem duman yüze değecek şekilde icra edilir. Burada yüzde ve özellikle ağız bölgesindeki çıbanlar için böyle bir uygulamanın tercih edildiği anlaşılmaktadır.
Alazlama benzeri başka tedavi yöntemlerinin Dörtdivan’da olduğu tahmin olunabilir. Bunları detaylı bir şekilde araştırmaya ihtiyaç vardır. Yüzlerce yıllık bir geçmişe ve zengin bir halk kültürüne sahip Dörtdivan’da sosyal hayatın, köklü Türk tarihinin ve doğal yaşamın getirdiği ve geliştirdiği bu derin tecrübeler kayıtlara geçirilmelidir.
(Gidiyen: Özellikle çocuklarda vücudun herhangi bir yerinde bozuk para büyüklüğünde ve şeklinde olan, kaşıntı verene kızarıklı bir tür deri hastalığıdır.) Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni