BEDDEM
Nevruz kutlamaları Türkler arasında kadimden beri süregelen çok köklü bir gelenektir. Türklerin yaşadığı uzak yakın birçok coğrafyada zamana, mekâna, mevsimlerin oluşumuna göre Hıdırellez, Nevruz adı altında bazı kutlamalar yapılır. Oyunlar sergilenir. İnsanlar baharın gelişini hep birlikte ve eğlenerek karşılar. Baharın coşkusu böylece bir yörede, bir beldede yaşayan insanları bir araya getirmektedir. Bu çok güzel gelenek Dörtdivan, Gerede gibi Bolu ilçelerinde Beddem veya Bedtem adı altında sürdürülmektedir. Günümüzde bu geleneğin artık yok olmaya başladığını görmekteyiz.
Dörtdivan ve Gerede civarında baharın gelişini kutlayan şenliklere Beddem veya Bedtem denilmektedir. Çeşitli sebeplerle ne yazık ki, bu gelenek unutulmaya yüz tutmuş durumdadır. Bazı araştırmacılar bu kelimenin Nevruz gibi birleşik olduğunu düşünmektedir. “Bet” kelimesi Türkçede “bereket” ve “bolluk” anlamına gelmektedir. “Beti bereketi olmak” şeklinde deyimleşen kelimenin bir kullanımı da bu şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Bed, Arapçada ayrıca başlangıç anlamına gelir. “Dem” ise saat, an, vakit gibi anlamlara gelmektedir. Dolayısıyla bu kelimeyi “bereket zamanı”, “bolluk zamanı” gibi anlamlara gelecek şekilde kabul etmek mümkün görünmektedir.
Dörtdivan’da bir Nevruz şenliği olan Beddem nispeten daha geç kutlanmaktadır. Bunda da kışların uzun olması etkilidir. Beddem için hazırlıklar birkaç gün öncesinden, hatta haftalar öncesinde başlayabilir. Beddem’de dikkati çeken husus ateş, soğan kabuğuyla boyanmış yumurtalar ve yapılan şakalı oyunlar ve eğlencelerdir.
Beddem, özellikle çocuklar arasında yaygındır. Soğan kabuğu, su ve yumurta bir tencere içinde kaynatılır. Yumurta kabuğu böylece kırmızı renk olur. Köylerin bazı mevkilerinde büyük bir ateş yakılır. Mesela Çalköy’de bu işlem, Bayır denen mevkide yapılır. Köy çocukları yumurtalar ile belirli yerlerde toplanır. Buralarda yumurta tokuşturma oynanır. Kırılmayan yumurta birinci ilan edilir. Çocuklar ateşin üzerinden atlarlar. (Mehmet Yıldırım, “Dörtdivan’ın Modern Bir Köyü Çalköy”, DİVANDER Bülteni, Y. 3, S. 4, Haziran 1999, s. 29.).
Beddem’in yapılacağı gün bu büyükçe ateş, diğer köylerin de göreceği şekilde yüksekçe bir yerde yakılır. Ateşin yakılmasından ve malzemenin alana yığılmasından gençler sorumludur. Bu arada evlerde de yumurtalar boyanmaktadır. Tabii bütün bunlar bir bayram neşesi ve sevinç içinde yapılmaktadır.
Bazen yaylalarda da Beddem denen ateşlerin yakıldığı olur. Bunların üzerinden atlanır. Bu ateşler çam ağaçlarının dallarından yakılır ve oldukça yüksek olur.
Beddem geceleyin yapılır. Kutlama alanına gelinir ve ateş yakılır. Gençler ateşin üzerinden atlar, sohbetler edilir, oyunlar oynanır. Eğlencelerin en önemlisi soğan kabuklarıyla kırmızıya boyanan yumurtaların tokuşturulmasıdır.
Bu günde yakılan ateşin çevre köylerin ateşinden büyük ve canlı olması önemlidir. Eğlenceler gecenin geç saatlerine kadar devam eder.
Beddem uygulamalarına Gerede ve Yeniçağa’da da rastlanmaktadır. Kandil gecelerinde ve mübarek gün ve gecelerde yüksekçe bir yere yakılan ateş de Beddem olarak anılmaktadır. (Mehmet Solmaz, “Betdem”, DİVANKAV Bülteni, S. 5, Haziran 2002, s. 6. Hüdayi Coşkun, “Unutulan Değerlerimizden Beddem”, GERKAV Dergisi, Yıl: 18, S. 18, Eylül 2013, s. 16.).
Her yıl altı mayısta baharın başlangıcı için Hıdrellez kutlanır. Bunun için Dörtdivan’da başka uygulamaların da olduğu fakat bunların bazılarının zaman içerisinde unutulduğu veya terk edildiği anlaşılmaktadır. Mesela eskiden köy çocukları ilkbahar geldiğinde çayırlara çiğdem bozmaya giderlermiş. Çocuklar sarı, mavi renkteki çiğdemleri toplayıp yerlermiş. Anlaşıldığı kadarıyla bunlardan zamanımıza intikal eden, bilinen ve en önemli uygulama herhalde Beddem’dir. Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni