Kabul edin ki, her bahar gelende, toprak ısınıp çiçekler açanda, doğan bir kelebeğim ben. Hevesli, ürkek, ince, narin bir kelebek…
Beni, pır pır uçuşurken kırlarda görürsünüz. Salınıp gezinirken, yollarda görürsünüz. Beni elde görürsünüz, dilde görürsünüz, çiçekte görürsünüz.
Etrafında uçuşurken ya da yaprağında gezinirken, dalda görürsünüz. Bir gün uçup sizin de dalınıza konarsam, beni ürkütür müsünüz?
Ben minik bir serçeyim. Soğuk bir kış günü, üşümüş, acıkmış, pencerenize sığınmışım. Tık tık tık!.. Beni içeri almaz mısınız artık?
Ben, karanlık geceleri süsleyen bir yıldızım. Uzayın sonsuzluğunda ışık hızıyla, galaksiler arasında dolaşırım. Bazen de, nefes alıp verdiğiniz Atmosferinizin içine girer, oksijeninizle yanarım. Bir gün pat! diye önünüze düşersem, inanır mısınız?
Ben bir küçük uğurböceğiyim. Sevdiğiniz renk ve beneklerle bezenmişim… Beni ellerinizin üstüne alır, uç uç! derseniz. Gider size uğur getiririm. Eğer isterseniz.
Ben minik bir bal arısıyım. Yuvanıza gelsem, size bal versem. Ne dersiniz?
Hani bir şarkı vardır ya: “Bir muhabbet kuşu da ben olsam!” diye yankılanır. İşte ben öyle bir muhabbet kuşuyum. Çıkıp şu tel kafesimden, gelip koynunuza girsem. Ne yapardınız?
Ben işte böyleyim. İnce, içli, hassas, duygulu! Biraz düşünür, biraz yazar! Bir parça şair!.. Belki en çok da, siz dostlara aşık!..
Ben, ünlü Köroğlu’nun diyarından, Bolu Dörtdivanlı İbrahim’im! Halil İbrahim’im! Dost İbrahim’im!