Değerli hemşehrilerimiz, gönül dostları; bu köşemizde Dörtdivan İlçemizde yaşanmış olayları, unutulmayan anıları sizlerle paylaşarak, gelecek nesillere de geçmişten geleceğe aktarmak maksadıyla, Atalarının neler yaşadığını öğrenmelerini ve unutmamalarını sağlamak amacımız. Elinde bu tür bilgi ve anektot olanlar var ise göndersin bize köşemizde paylaşalım. Beğeniyle okuyacaksınız..
BOŞUNA MI OKUDUK?
Hakverdi amca belki son günlerini yaşıyor. Allah bilir orasını da kalkamayacak kadar hasta. O bu Dünya’dan ayrılsa bile hizmetleri unutulmayacak.
Geçen gün bir ziyaretine gitmeyi düşündüm. Koskoca bir çınar, yaprakları dökmüş dalları sarkmış bir durumda sadece gözleriyle beni ta kapıda karşıladı.
Hoş beşten sonra eskilere doğru bir gezinti yaptık şöyle, acısıyla tatlısıyla o günleri yad etti. Bir taraftan ağzından dökülen ballı sözler çıkarken, bir taraftan yanaklarını ıslatan göz yaşları yüzündeki çizgileri sayarak yastığa doğru süzüldü.
Bu yaşına kadar seni etkileyen, hayatına önem katan şeyin ne olduğunu sorduğumda;
- O zamanlar Dörtdivan’da ya bir ya iki okul vardı. Ne taşımalı sistem nede taşımamalı sistem daha doğrusu sistem diye bir şey yoktu. Okula gidecek ayakkabım bile bulunmazdı. Şimdiki gençler belki bana inanmaz ama ilk ayakkabımı evlenirken aldım.
Okula gittim, gittim ama beşinci sınıfı tamamlayamadım. Sadece okuma yazma bilecek kadar öğrendim işte bu okur yazarlığım her yerde önümü açtı.
- Nasıl dedim
- Evlendikten sonra askere gittim, bulunduğum bölükte adını yazacak kişi ya yedi ya sekiz kişiydi. Okuma yazmam nedeniyle askerde çok rahat ettim. Bu sayede askerliğimi çavuş olarak bitirdim. Daha önce hiç gurbete çıkmamıştım. Eğer okuma yazmam olmasaydı çok eziyet çekecektim.
Askerliğimi bitirip geldiğimde bir iş lazımdı. Okuma yazmam sayesinde o zamanlar Adakınık ta bulunan orman işletme deposuna işçi olarak alındım. Burada işe devam ederken Alman devletinin Türkiye’den işçi alacağını duydum. Ben gibi niceleri duymuş ve başvuruda bulunmuş. Çoğu insanın okuma yazması olmadığı için daha ilk etapta Almanya macerası suya düştü. Uzatmayalım okumam yazmam nedeniyle Almanya’ya da gittim
Almanya’da on beş yıl kaldıktan sonra ameliyat oldum çalışmama engel olmasa da Türkiye’ye kesin dönüş yapmak zorunda kaldım
Köyüme döndüğümde benim emsallerim arasında okuma yazma bilen yoktu. O zamanlar gençler siyasette şimdiki kadar etkili değildi yani siyaset ihtiyar işiydi. Seçimler yaklaşmış köye de layıkıyla bir muhtar lazımdı. Muhtarlığı istemesemde okuma yazma bilmem dolayısıyla beni muhtar yaptılar. Gayri iyi mi yaptılar, kötü mü yaptılar onu bilemem.
Askerde çavuş, gurbet görmüş halimiz Kaymakamla olan ikili ilişkilerimizi de yakından etkiledi. Ailecek birbirimize gelip gidecek kadar yakınlaştık.
Emekliliğim de okuma yazmam sayesindedir. İşletmeye (orman işletme şefliğne işçi olarak) girdiğimde sigortam başlamış ve bu sayedede emekliliğim gerçekleşmişti.
Hakverdi amcam daha anlatacaktı ama ben yorulup üzmeyeyim gahirsinmesin diye ziyareti tamamlamak istedim.
Üre abıca dedim sende emme gün görmüssün bu eğitim ve tahsilinen.
Oda kafasını bana çöğürüp hafifte gülümseyerek sen beni herhalde bi şeye benzetmiyon oğlum ben ilkokul üçünçü sınıfa kadar boşuna mı okudum diyerek tatlı sohbetine son verdi
Hakverdi amca ya liseyi de okusaydı. Askerde komutan, orman şefliğinde işletmen, siyasette millet vekili olur, Almanya’ya da süt fabrikası kurardı. Fahri KAYAALP