29.01.2025 23:01:52
USD (Alış - Satış) : 18.84 - 18.89 EUR (Alış - Satış) : 20.12 - 20.21
Zekeriyya ULUDAĞ
18 Ocak 2025 Cumartesi

BUHRANIN KAYNAKLARI: İRFAN'DAN KÜLTÜRE


BUHRANIN KAYNAKLARI:
İRFAN’DAN KÜLTÜRE
 
Prof. Dr. Zekeriyya Uludağ
XXI. yüzyıl insanlığın ulaştığı kimilerine göre bilgi çağı, bilişim çağı, kültür ve medeniyet çağı veya hız çağı kimilerine göre kokuşmuşluğun veya yozlaşmanın yaşandığı bir zaman dilimi. İçinde yaşanılan hayat gibi bu zaman dilimine verilen isimler de duygusuz, muğlak, ve transparan.

Başlangıçta içtimai hayata bütünü ifade ettiği için verilen isim medeniyetti. Bir tarafta siyasal bir toplum diğer tarafta bir amaç etrafında birleşmiş bir yapı. İnsanlar medeni, medeniyet faziletli şehirdi. Coğrafya kaderdir diyene göre Mekânın bir ruhu, insanın feraseti, hayâsı ve irfanı vardı. Batı düşünce dünyasında zaman medeniyet kavramını da her şey gibi karşı kavramlarla mücadeleye soktu. Batıdaki parçalanmışlığı Tunus’lu sosyolog bir kelime ile bitirdi kavgayı. …Tanrının insanlar vasıtasıyla dünyayı imar ve onları yeryüzünde kendinin halifesi yapmak hususundaki iradesi yerine getirilmemiş olurdu... dediği ilahi kaynaklı kelime, umran. Batı’da benzer bir kelime “police” idi. Çelebi ve zarif. Sonraki yüzyıllarda umran gibi anlam kaybına uğradı yerine çağdan çağa, ülkeden ülkeye, yazardan yazara değişen kaypak ve karanlık bir kelime: “civilisation” geçti.

Avrupa literatürüne XVIII. Yüzyılda girmiş. Fransız ve Anglo-sakson zihniyeti ile Alman zihniyeti medeniyeti anlamada farklılaşmıştır. Öyle ki medeniyet araçları, kültür amaçları ifade eder. diyenlere karşılık bunun aksini savunanlara da rastlarız. Yani sahip olduğunuz zihniyete göre anlam kazanan kavramlar.

Alman düşünce dünyası çoğunlukla kültür kavramını medeniyet yerine kullanmıştır. Medeniyet içgüdüsel duyguların zabt u rabt altına alınması kültür ise tabiatın ilim ve sanatlar yoluyla kontrol edilmesi meselesidir. Yani içine doğulan çevrenin insan için yaşanılır yer haline getirilmesidir. Dolayısıyla İngiliz bilim zihniyetinin tarifinin kaynağını oluşturmuştur. Yani toplumun üyesi olan insanın sahip olduğu din, ahlak, edebiyat, sanat, gelenek v.s. den meydana gelen karmaşık bir bütün. Son dönem dünyayı hayat tarzı olarak herc ü merc eden Amerikan düşüncesi başlangıçta kültürü ve medeniyeti birbirinden ayırırken sonradan kültürü de medeniyetin içine hapsederek medeniyet kavramını evrenselleştiriyor. Böylece sahip olduğu bilim ve teknolojik güç ile adeta yeni bir ideoloji ortaya çıkarıyor. Tarihin sonunun geldiği nokta, neo-liberal kapitalist sistem.

“Batılı” olan her zaman cazip olmuştur bizde. Maddi refahın, bilim ve teknolojinin kaynağıdır, Batı. “Sarı Mersedes”in dünyasıdır, nasıl elde edildiği önemli değildir. Fransızca’dan Türkçe’ye geçen kültür de bu neviden. Cezbedici muhtevasını anlamasak da. Gökalp özü dildir ve millidir dediği kelimeye başlangıçta hars demiş. Gerçi aynı dönemde meşrutiyet aydınlarının birçoğu irfan kelimesinin harstan daha anlaşılır olduğu yolunda görüş belirtmesine karşılık, kelime ekin haline dönüşmüş, ekmek, biçmek, yetiştirmek anlamında, kültür mantarı, kültürfizik hareketi, boğaz kültürü vermek, kültürlemek v.s. gibi. Amerikalı bir araştırmacı yüz altmış kültür tarifinden, bizden biri de iki yüzü aşkın tariften söz eder. Eskiler bir şeyi anlatmak için “ağyarını mani efradını cami” diyerek bir tarifle anlatılmak istenenin bütün cüzlerini ifade etmek gerektiğini aksi takdirde zihinlerde şüphe oluşacağını söylemişlerdir. Meriç …her ülkede farklı bir libasa bürünmüş, uçarı, serazat bir kavram dediği kültür için kelime değil bukalemun diyor.

İmanın dünyasına ait olan irfana karşılık kitabın dünyasına ait olan kültür, öğretilir ve öğrenilir der bütün antropoloji kitapları. Peki hangi anlamı? Bilge Kral kültür semadaki prologtur diyor. Yani insanın ilahi hitapla müşerref olmasıdır. Kelime böylece metafiziki bir kaynak bulur kendisine ve irfanla buluşur anlam olarak. Hâlbuki Durkheim’in peşinden giden sosyoloji olgusal bir dünyada kültürü oluştururken onu semadaki kaynağı ile değil, maddi dünyadaki göstergeleri ile hayatın akışına temel yapar. Böylece Batı kültürün Doğu irfanın dünyası olur. Bir düşünürümüz Mutlak Varlık olan Allah(c.c.) için “maruftur malum değil” diyor. Böylece irfan kalp gözüyle maruf olanın yani ilahi alemin kapısında kul olmanın hazzını tadarken bizim dünyamızdaki irfan, kaygan olmayan metafiziki bir alanı kendisine liman kabul eder.

Böylece akıl almaz yükselişi ve güçlü devletlerin kelimeyi pompalamasıyla bilim ve teknoloji, peşinden kültür kavramını sürükler. Parçalanmışlığın bütün cüzlerini içinde barındırarak. Başlangıçta bizim dünyamızda yetişen sosyolog ve araştırmacıların pek çoğu Batıdan bilimi ve teknolojiyi alalım kültürü kendimiz geliştiririz düşüncesi ile hareket ederler. Fakat milli olduğu düşünülen dil, gelenek ve töre gibi kavramlar, hızlı gelişmenin karşısında varlığını devam ettirir ancak yozlaşarak. Artık hangi kültürün öğrenileceği ve öğretileceği birbirine karışmıştır. Kamu ve Ataç’lardan Siyah beyaz televizyonun “Dallas”ına bireysel ve toplumsal hayatımız alt üst olmuştur.

Millet hayatımızda binlerce yıllık bir maziye sahip olan düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan, bir kelime irfan. Hayatı parçalamak şöyle dursun birleştiren, bütün olumsuz duyguların sayesinde kaynakta birleştiği ve yok edildiği, kendini bilen Rabbini bilir hükmünde olgunlaşan kavram. Merakı madde dünyasına çivilemeyen, zekâyı zirvelere kanatlandıran, uzun ve çileli bir nefis terbiyesi, irfan. Kemale açılan kapı, amelle taçlanan ilim, hem iman hem edeb. Kültürlemeyen mayalayan bir kelime, irfan. Temelinde, grek-latin-kilise olan kültür Homo Economikus’un kanlı fetihlerini gizlemeye yarayan bir şal. İrfan, ayrılamaz, parçalanamaz olan varlık dünyasının ilacı, dini ve dünyevi diye ikiye ayrılmayan bir hayatın anahtarı.

Seni hakkıyla bilemedik ya Maruf, diyen toplumun üyeleri olarak milli olduğunu kabul ettiğimiz dilimizi de kaybettikten sonra tarihimize bigâne, bırakın tarihi “Gençliğe Hitabe”yi anlamayan bir nesli yetiştirdik. Tarihi hazinelerimiz karşısında yüreği titremeyen kitleler bugün ne Batıyı tanıyor ne Doğuyu. “Kendini gerçekleştirme” adıyla pragmatizmin kucağında sadece kendini düşünen, nefsi arzularını tatmin etmeye çalışan bir “ben” toplumu meydana getirdik.
uludag14@hotmail.com
 



Tüm yazarlar için tıklayın

YAZARLAR

Tamamı