DÖRTDİVAN ÇİÇEKLERİ - 2
Bu çiçeklerin bazıları Dörtdivan kültüründe kendine önemli bir yer edinmiştir. Derlemelerimiz sırasında gelinciklerin, düğünlerde gelinlerin yüzlerinin süslenmesinde (gelin yüzü yazmada) kullanıldığını öğrenmiştim. Bu gelinciklerin Dörtdivan’da farklı türleri de bulunmaktadır. Yüksek rakımlı yerlerde turuncu renkte ve daha büyük gelincik çiçekleri de vardır.
Dörtdivan’da çocukların katıldığı ve “Göde Göde” adı verilen bir uygulamada üzerine çamur konan tahta parçası çiçeklerle süslenir. Yine Dörtdivan evlerinde “çiçeklik” denen, duvara oyulmuş ve kare biçimli bölmeler bulunur. Solmayan çiçekler Dörtdivan’da evlerin bir köşesine asılır ve bunlar durduğu yerde yıllarca kalabilir. Yukarıda ismi geçen kantaron çiçeği halk hekimliği uygulamalarında kullanılmaktadır. Bu çiçekler Dörtdivan’da hem aşağı hem de yukarı yaylalarda rahatlıkla bulunabilmektedir. Bu çiçek kaynatıldıktan sonra ağrıyan yerlere sarılır. Bu çiçeğin Dörtdivan’da yağından da istifade edilir. Yağı özellikle yanıklara iyi gelmektedir. Tecrübe edenlere göre hiçbir iz bırakmamaktadır. Yağı kırmızı olan daha makbuldür.
Burada bahsetmek istediğimiz bir diğer tür kekiktir. Kekik Dörtdivan kültüründe hayli önemli bir yere sahiptir. Bu hususta Dörtdivanlı şair Servet Yüksel’in şu sözlerini sizinle paylaşmak istiyorum: “Bizim Söğütlü yaylamızın bir mevkisinin adı kekiklidir. (Mahallli ağızda 'Keküklü' derler). Hakikaten her taraf kekik kokar, rayihası pek hoştur. Ben fırsat buldukça topluyorum, çayı da fevkalade güzel. Avrupa'da bitki çaylarının en pahalılarından biridir. Maalesef bizim halkımız pek işin bu tarafıyla ilgilenmiyor. Kekik kayaların dibinde çıkar ve üstüne doğru büyür, bu bakımdan çamur falan olmaz, tertemiz toplanabilir. Haziran sonuna doğru çiçek açar, tohumlanır. Bir de rahmetli dedem bizim Seyricek yaylasında (yani Aladağ 'da) olan fesleğeni çok severdi. Enfes bir kokusu olan bu çiçek özellikle yüksek yerlerde biter. Çobanlar gördükleri zaman mutlaka bir kaç dal koparıp yasalarına, şapkalarına hatta kulaklarına takarlardı. Dedem bu çiçeği (bu arada mahalli ağızda 'peslehan denir) Mushaf’ın yaprakları arasına koyar, hatta evin bir köşesine güzel koksun diye bağlayıp asardı. Yeni nesillerden bu çiçeği muhtemelen bilen yoktur. Ben Aladağ’a gittiğim zaman mutlaka arar bulur, o bayıltan kokusunu içime çekerek şükrederim. Solana kadar yakamda gezdiririm.”
Başka çiçeklerin nerelerde ve nasıl kullanıldığı, çiçeklerle ilgili bu zengin kültür daha ayrıntılı bir şekilde araştırılıp tespit edilmelidir. Dörtdivan’ın diğer bitki türleriyle beraber bu çiçek zenginliği tespit edilip kayıtlara alınmalı, fotoğraflanmalıdır. Endemik türler var mı, araştırılmalıdır. Dörtdivan gibi bence zengin bir ekosisteme sahip bir yer bunu fazlasıyla hak ediyor.
Buradan bir adım öteye gidelim: Ülkemiz genelinde yetişen çiçekleri araştıran, bunlar hakkında yayın yapan, tohumlarını depolayan, yeni ve farklı türler üzerinde çalışan bir merkez veya enstitü kurulması çok yerinde olurdu. Bu vesileyle yok olmuş türler varsa bunlar tespit edilmelidir. Yok, olmaya yüz tutanlar korumaya alınmalıdır. Çiçeklerin yetiştiği iklim şartları incelenmelidir.
Bütün bunları Dörtdivan’ın çiçekleri vesilesiyle söylüyorum. Ayrıca şunu da belirteyim ki, özellikle Osmanlı Devleti döneminde bizim çok zengin bir çiçek kültürümüz vardı. Lale bahçeleri, rengârenk ve çeşit çeşit güller ve bunlar hakkında yazılan şükûfenâmeler (çiçek kitapları) bunu göstermektedir. Aynı zamanda edebî metinlerimiz birer çiçek bahçesi gibidir. Bütün bu zenginliklerin tespit edilip kayıtlara geçmesi milli kültürümüz açısından ne büyük bir hizmet olurdu!
Dolayısıyla Anadolu’daki çiçek zenginliğimiz korunmalı, türler tespit edilmeli ve bunlarla ilgili çalışmalar yapılmalıdır.
Dörtdivan’a geldiğim ilk zamanlardan itibaren buradaki çiçek zenginliği beni adeta cezbetmişti. Ben de bu yazının sonunda bu çiçekler için kaleme aldığım ve “Dörtdivan Çiçekleri” adını verdiğim aşağıdaki mısralara yer vermek istiyorum:
Dörtdivan'da kıyı bucak
Her yanımız olmuş çiçek
Nerden gelmiş yeryüzüne
Bu çiçekler salkım saçak
Bu çiçekler gel solmadan
Toplayalım kucak kucak
Bu yazıların yazımı esnasında Servet Yüksel (Adakınık Köyü’nden-Almanya’da yaşıyor), Fahri Kayaalp (Deveciler Mahallesi’nden-Bolu’da ikamet ediyor), Fatma Özer (Kadılar Mah.) ve Mustafa Doğan (Kadılar Mah.)’dan kaynak kişiler olarak oldukça istifade ettim. Bir teşekkür borcu olarak bunu ifade etmek isterim. Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni