DÖRTDİVAN’DA HALK TAKVİMİ
Dörtdivan’da halk takvimi Memleketimizin diğer bölgelerinde olduğu gibi eski sosyal hayatın içerisinde oldukça önemliydi. Halk takvimi burada da oldukça işlevsel bir özelliğe sahiptir. Özellikle çalışma mevsimi ve hava olaylarının seyri bu takvimlerde ciddi tahminlerle tespit edilmiştir. Halk takvimiyle ilgili inanış, deyiş ve uygulamalarda Türklerin tabiat karşısındaki mükemmel dikkati hemen dikkat çeker. Bunlarda eski zaman insanının bu takvime bağlılığı derhal görülür. Aynı zamanda bu konudaki tespitler atasözleri ve deyimlere yansımıştır.
Dörtdivan’da eskiden hakim olan halk takvimine göre iki mevsim vardır: Yaz ve kış. Kış günleri 150 veya 180 gün sürer ve bu aylar genel olarak “Kasım” diye adlandırılır. Diğer aylar Hızır ayları olarak bilinir. Hızır ayları daha çok bahar ve yaz aylarına tekabül eder. Dolayısıyla “Kasım”dan sonra yaz başlar. Bunun için halk arasında “Üç elli, yaz belli!” denir. Bu söz ellişer günlük üç dönemden oluşan kasımdan sonra yaz aylarının geleceğini ifade eder. Karın yağdığı ilk zamanlara “kaba kış” denir. Bu zamanda kar birikir ve yer yer yığılır. Dörtdivanlılar buna “Kar kerteldi!” der.
Dörtdivan’da “Gatındı gışı yağdı!” diye bir deyim vardır. “Gatındı” veya “katındı”, davar sürüsü anlamına gelir. Gatındı gışının yağması, hayvan sürülerinin gatındıdan ayrılıp sahiplerine iade edilmesini ifade eder. Bu da yeni takvimde ekim, kasım aylarına tekabül eder.
Kasım ayı, Dörtdivan tabiriyle sınangulu yani imtihanlı bir zamandır. 1 Kasım, oldukça önemli kabul edilir ve bu zamanda havalar kesinlikle soğumaya başlar. Bu durum aynı zamanda gatındının dağılması anlamına gelir. “Kasım’da sayılur koyun sürüsü!” sözü gatındıdan gelen koyunlar için söylenmiştir. Çünkü halka göre Kasım ayında “gatındı kışı”ndan gelen koyunların sayısı ne ise asıl sayı odur. İlkbahar mevsiminde köy katındısına koyunları katarken sayı fazla olur. Kurt kapması, hastalık, ölüm derken sayı azalır. Bu yüzden “Koyun kasımda sayılır.” denir.
Eski takvime göre Kasım günleri oldukça önemli, hatta tehlikelidir. Çünkü kışın en tehlikeli zamanları bu dönemde yaşanır. Ama kasımın sonlarına doğru kış etkisini yavaş yavaş kaybeder ve yerini yazın habercisi bahar günlerine bırakır. Bunun için Dörtdivan’da “Kasım yüz elli dedi mi dışarıda yatan hayvan üşümez!” derler. Ancak Kasım ayları içerisinde Zemheri vardır. Bunun için “Kasım karadan, zemheri de aradan çıktı mı yaz geldi demektir.” denir. Kasım aylarının sonuna doğru bahar kendini hissettirmeye başlar. Kasım aylarından sonra yaz faslı başlar. “Üç elli, yaz belli” sözü muhtemelen bu dönem için söylenmiştir. Dolayısıyla kasım ayları yüz elli gün sürer ve sonunda yaz mevsimi başlar. Fakat kasımdan sonra zaman zaman soğukların ortalığı yokladığı vâkidir. Kasımdan sonraki üçüncü gün mutlaka kar yağar. Bunun için “Üç elli üç, mutlaka kar yağar.” denir.
Kasım aylarının sonuna doğru karlar erimeye başlar. Bunun için de “Kasımın yüzünde yüz dereden yüz su gelir!” denir. Çünkü bu zamanlarda ulusular coşar, çayların suyu bollaşır. Kasımın yüz beşinci günü ilk cemre düşer. Bu yeni takvimde 20 Şubat’a tekabül eder. İkinci cemre Dörtdivan’da özellikle Düğerliler arasında oldukça önemlidir. Düğerliler ikinci cemre düşünce “Akyel”e giderler.
Kasım ayları kendi içinde dönemlere ayrılır. Bu dönemler kırk beş günlük zamana tekabül eder. İlk kasım dönemi kırk beşinci güne kadar devam eder. Bugünler zaten “Kasım” diye bilinir. Kırk altıncı günden doksanıncı güne kadar “İkinci Kasım” veya “Zemheri” diye kabul edilir. Zemheri bugünlerde yaşanır.
91 Kasım-150 Kasım “Pivrallar” diye kabul edilir. 100. Kasım günü için “Yüzler, düzler” denmiştir. Bu söz, her yere kar yağması ve her yerin dümdüz gözükmesinden ötürü söylenmiştir. Pivrallar’da gücük yani kısa aylar vardır. Gücük ayları sert ve soğuk geçer. 105 Kasım cemrelerin başlangıcıdır. İlk cemre havaya düşer. Sonra birer hafta arayla diğer cemreler suya ve en son da toprağa düşer. Ayrıca Kasım’ın 105’inde yaban kazları geçer. Bu arada Kasım 126’dan sonra Hamsin girer. Bundan sonra hamsin başlar. Bu zamanda ayrıca kocakarı soğukları olur.
Kasım birden Kasım kırk beşe kadar Dörtdivan’da “eski kasım” denir. Bununla ilgili yörede atasözleri hükmünde sözler vardır. Mesela “Kasım karadan zemheri aradan çıktı mıydı korkma!” denir. Hamsin aşağı yukarı şubat ve mart aylarına tekabül eder. Hamsin 20 Şubat’ta girer ve böylece kocakarı soğukları başlar. Kasım 150’den sonraki ilk 45 gün oldukça önemli sayılır. Bu döneme “ilk yayla” denir. Bu dönemde ot vakti veya gündönümü denen bir zaman yaşanır. Yaylaya öküz salımı olur.
Eski Kasım ayına göre 175. gün gelene kadar arpaları ekmek gerekir. Bunun için “Kasım 175 dedi mi arpa ya elde ya yerde gerek!” derler. Eski takvime göre arpalar Kasım 175’e kadar ekilmelidir. Ekilmezse bundan sonra yetişmez.
Zemheri ile ilgili sözler ve inanışlar da önemlidir. Zemheri soğuğun ve kışın şiddetli bir şekilde hâkim olduğu bir zaman dilimini ifade eder. Bu yüzden Dörtdivan’da “Zemherinin adı yavuz gelen aylar ondan doğuz/donuz!” denir. Ayrıca “Kırk gün zemheri, kırk gün zahmeti” sözü bu günlerin insan üzerinde bıraktığı etkinin uzun süre devam ettiğini ifade eder. Prof. Dr. Cemal Kurnaz hocamızın Akseki-Taşlıca köyünden naklettiği şu söz de zemheri ve hamsinin bir karşılaştırması gibidir: “Zemheririn adı yavuz, hamsin baş keser.” Zemherinin yirmi yedinci gecesi yıldız doğumu olacağı söylenir. Bu arada şiddetli rüzgarlar olur. Dörtdivan bu rüzgârların en çok hissedildiği yerlerdendir. Dörtdivan’da rüzgâr eksik olmaz. Bazen bu, fırtınaya dönüşür. Buna “garsamba” denir.
Böyle geçiş dönemlerinde bazen kar yağar. Böyle yağan karlar için “Kışa kar gibi, insana kor gibi.” denir. Bu söz, rüzgar veya fırtınadan sonra yağan kar için kullanılır. Esen rüzgar mevcut karı eritir. Sonrasında yağan kar bu eriyen ve buharlaşan karların neticesinde yağar. Bu yağan, gerçek kar kabul edilmez. Çok soğuktur. İnsan onu tuttuğu zaman adeta kor tutmuş gibi olur. Buna rağmen bu kar çabuk erir. Bu sebeple bu söz teşekkül etmiştir.
Şubat ayı hamsinin başlangıcı kabul edilir. Hamsin elli gün sürer ve martın yirmisi civarında sona erer. Hamsinin yarısı kışa yarısı yaza tekabül eder. Bu ayda oğlaklar, kuzular, keçiler doğum yapar. O yüzden Anadolu’da “Hamsiiiiiin! Ver oğlağı emsin!” denir. Dörtdivan’da bu aylarla ilgili söyleyişlere rastlamak mümkündür. Hamsin günlerinde başlangıçta toprak karla kaplıdır. Hamsinin yarısından sonra karlar erimeye başlar. Bu yüzden Dörtdivan’da “Hamsin! Hem yağsın hem erisin!” denir.
Halk takviminde önemli bir yere sahip olan Mart ayı, eski Türklerin sosyal hayatında çok önemli bir yer edinmiştir. Mart ayı kararsız bir aydır. Bu yüzden çok soğuk da geçebilir. Mesela “Mart dokuzu fırtınası” vardır. Berdü’l-Acz da denen kocakarı soğukları bu ayda görülür. Dörtdivan’da bu ayla ilgili derlediğimiz bir söz şöyledir: “Mart dokuzunda leylek yumurta dondurur.” (İnanışa göre leylek iki yumurta çıkarırmış. Mart ayı bazen çok soğuk geçtiği için yumurtalardan biri donarmış. Leylek de bunun üzerine diğeri üzerine kuluçkaya yatarmış.) Mart ayı çok zorlu bir aydır. Özellikle 22 Mart günü böyledir. Aynı şekilde 21 Haziran ve 21 Aralık günleri de böyledir.
Mart ayı, hava olayları bakımından çeşitlilik gösterir. Geçimin toprağa ve hayvancılığa ciddi ölçülerde bağlı olduğu zamanlarda mart ayı çok belirleyici bir zaman dilimini ifade ediyordu. Bunu belki yeni nesle anlatmak zor bir iştir. Fakat çiftçinin ve hayvancılıkla meşgul olan insanların yıl içerisinde yemeye ekmek bulup bulamayacağı mart ayında yaşanan mevsim olaylarına bağlıydı. Bu yüzden mart ayı ile ilgili birçok atasözü ve deyim ortaya çıkmıştır. Bunların hepsi de çok ciddi tecrübelere ve binlerce yıllık bir yaşayışa yaslanmaktadır. Mart ayıyla ilgili Dörtdivan’da derlediğimiz diğer bazı sözler şöyledir: “Samanın iyisini marta ko, marta komazsan ala dananın gönünü arda ko!”, “Odunu, çırayı marta ko, marta komazsan evin çizemelerini yaka ko!”
Halk takviminde ağustos ayının başlangıcı güz başlangıcı olarak kabul edilir. 15 Eylül “bostan bozumu”dur. 20 Eylül-20 Ekim arası da mayha zamanıdır. Bu dönemde Dörtdivan’da, Gerede’de, Yeniçağa’da mayhalar olur.
Dörtdivan’da mevsim geçişlerinde çok fazla rüzgar eser. Bunu yukarıda da söylemiştik. Rüzgarlı havaya “esgünlü hava” denir. Bahar ayları yağmurun bol bol yağdığı zamanlardır. Ama bu yağmur Karadeniz’in diğer bölgelerinde olduğu gibi süreklilik arz etmez. Yağmur nispeten az yağar. Herhalde bundan olsa gerek “Baharda yağmur yağmış; öküzün bir boynuzu görmüş, bir boynuzu görmemiş!” derler. Bu durum bahar aylarında havanın çok değişken olmasıyla da açıklanabilir.
Dörtdivan’da gün içinde hava çok değişkendir. Bunun yüzden bazı atasözleri ve deyimler gelişmiştir. Sabah havanın güneşli olması, öğleden sonra ikindi civarında yağmur yağması “İkindi yağmuru dikildi!” diye ifade edilir. Hatta bazı köylerde bu hava durumuyla ilgili yerel deyimler gelişmiştir. Kargıbayramlar Köyü’nün Bayırlar Mahallesi’ndeki bir alandaki karla ilgili söylenen şu söz de bunu göstermektedir: “Kar yorgan gibiyse kar yağar, urgan gibiyse kar durur, yaz gelir.” Bütün bunlar Dörtdivan’da hava durumuyla ilgili bazı tespitlerin ne kadar zengin tecrübelere dayandığını göstermektedir. Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni