DÜLDÜL MEVLÜT
Düldül Mevlüt Ayer, Dörtdivan’ın Yayalar Köyü’nde 1912 senesinde dünyaya geldi. Baba adı Abdullah, anne adı Âdile’dir. Babasının tek çocuğudur. Çocukluğu, gençliği ve evlilik sonrası hayatı Yayalar Köyü’yle Ömerpaşar Köyü, Azaplar Mahallesi’nde geçti. Biri kız, ikisi erkek üç çocuğu oldu. Düldül Mevlüt, Ömerpaşar Köyü’nün Azaplar Mahallesi’nde 2 Mart 1985 tarihinde vefat etti.
Düldül Mevlüt, köyünde yaşadı ve geçimini rençberlik ederek, çobanlık yaparak sağladı. Askerliğini ise Bolu Piyade Alayı’nda yapmıştır. Onun birbiriyle kafiyeli sözleri daha askerdeyken komutanlarının dikkatini çekmiştir. Hatta Nail Tan’ın ifadesine göre İstiklal Savaşı kahramanlarından Fahrettin Altay da onunla ilgilenenlerdir.
Düldül Mevlüt, irticalen ve kafiyeli söz söyleme sanatına malik bir kabiliyetti. Dörtdivan’da bu tür sözlere “oranlama” denilmektedir. Bunlar hece vezninde söylenmiş sözler değildir. Düldül Mevlüt sadece kafiye uyumuna dikkat etmektedir. Ancak bu bile onun Dörtdivan’da “şair” olarak tanınmasına ve insanların müşkilleri, dertleri için müracaat ettiği kişilerin başında olmasına yetmiştir. Düldül Mevlüt tahsil görmemiştir. Kendi ifadelerine göre defter ve kalem onun içindedir. (Nail Tan, “Bolu İli Halk Edebiyatının Kaynaklarından Dörtdivanlı Düldül Mevlüt”, DİVANKAV Bülteni, S. 6, Haziran 2003, s. 18.)
Düldül Mevlüt’ün sözlerinde Bolu-Dörtdivan ağzının hususiyetleri belirgin sûrette kendini göstermektedir. Onun kafiyeli sözlerini anlamak için en azından yöre ağzına âşina olunması gerekir. Düldül Mevlüt sözlerinde argo ifadelere de yer verir. Bunların insanları çok da rahatsız etmediği anlaşılmaktadır.
Düldül Mevlüt kafiyeli söz söylemede oldukça hünerlidir. Yalnız bunlar şiir şeklinde değildir. Çoğu, yeri ve zamanı geldiğinde söylenmiş, o anda gelişen duruma veya bir olaya uygun bir biçimde dile getirilmiş sözlerdir bunlar. Söylediği kafiyeli sözlerde hece vezni yoktur. Ancak bunlar geleneksel şiir anlayışına yakın özellikler gösterir. Tıpkı maniler gibi kalıp ifadelerden yola çıkarak söyleyeceklerini oluşturan Düldül Mevlüt bunlarda daha çok halkın meramını, arzularını dile getirmektedir. Nail Tan onun söylediklerini tekerlemelere ve cazgır salavatnâmelerine benzetmektedir.
Halkın dertleri, arz edilecek hususlar konusunda Düldül Mevlüt halka oldukça faydalı olmuş, onun sözleri yöre insanının dileklerine hizmet etmiştir. Özellikle devlet dairelerinde adeta arz yerine geçen sözleri memurları onun işini halletmeye sevk etmiştir.
Düldül Mevlüt herhangi bir tahsil görmemiştir. Kendisine tahsilini soranlara “Defter kalem benim içimde!” dermiş.
Düldül Mevlüt’ün söylediği oranlamalardan bize Nail Tan ve onun torunu Mehmet Ali Ayer haber vermekte ve bunlardan nakillerde bulunmaktadır. İkisi Nail Tan’a ve diğer ikisi de Mehmet Ali Ayer’e ait olmak üzere Düldül Mevlüt hakkında toplam dört yazı yayınlanmıştır. Bu yazıların üçü Divankav Bültenlerinde yayınlanmıştır. Dolayısıyla Düldül Mevlüt, Türkiye’de pek fazla tanınmamıştır.
Düldül Mevlüt’ün torunu Mehmet Ali Ayer’in burada dedesiyle ilgili şu tespitlerine yer vermek istiyoruz: “Şair Düldül’ün en belirgin özelliği, arka arkaya zengin kafiyeli mısraları içinden geldiği gibi anında sıralaması, çok konuşması ve dinleyenleri çok güldürmesiydi. Bu özellikleriyle devletin hemen her dairesine kolayca girip kendini kabul ettirir ve devlet büyükleriyle dostluklar kurabilirdi. Rahmetli Turgut ÖZAL, Süleyman DEMİREL, bazı eski bakanlar ve milletvekilleri bunlardan bazılarıdır. Onda Allah vergisi bir özellik ve şairane bir ruh vardı. İnsanların özelliklerine göre sözlerini zengin bir kafiye ile sıralar, bazılarını göklere çıkarır, bazılarını ise yererek yerin dibine sokardı. Bolu havalisinin dört pazarını (Bolu, Yeniçağa, Gerede, Dörtdivan) aksatmadan gezer oralarda çarşı-Pazar bol bol konuşur, halkın gönlünü fethederdi.” (Mehmet Ali Ayer, “Şair Düldül Mevlüt”, DİVANKAV Bülteni, S. 5, Haziran 2002, s. 7.).
Ayer, yazısının devamında dedesi vefat ettiğinde 15 yaşında olduğunu söylemektedir. Daha sonra eğer biraz daha büyük olsaydı onun söylediklerinden bir kitap ortaya koyabileceğini ifade etmektedir. Düldül Mevlüt, anında, kişilere, durumlara ve mekâna uygun olarak doğaçlama söz söyleyebilen bir şahsiyettir. Bunların çoğu unutulup gitmiş ve hafızalarda yer edinenler de zamanla kaybolmuştur.
Düldül Mevlüt sözünü eski tabirle daldan budaktan esirgemeyen biriydi. Bir gün bir kutlama sırasında protokolün oturacağı ön sıralara gitmiş oturmuştu. Görevli buraya oturamazsınız, diye kendisini uyarmış. O da “Hanıma söyleyeyim de öküzün birini satsın. Bana bi beyaz gömlek bir de kıravat! alsın” diye karşılık vermiş. (İsmail Hakkı Akyoloğlu’ndan nakledilmiştir.).
Bu sözler, Düldül Mevlüt tarafından söylenince insanlar bundan rahatsız olmuyordu.
Düldül Mevlüt’ün sözlerinde argo ifadeler de vardır ve bu ifadelerde Bolu-Dörtdivan ağız özellikleri yoğun bir biçimde hissedilmektedir. Düldül Mevlüt’ün söylediklerinde halk bilgeliği ve düşüncesi hâkimdir. O ârif bir şahsiyettir. Türk irfanı, Türk düşüncesi onda tecelli etmiştir. Tıpkı Dede Korkut ve Nasreddin Hoca gibi bu sözlerde bir bilgelik hemen hissedilmektedir. 7 Haziran 1982’de Düldül Mevlüt’ü Sayık Yaylası’ndaki şenlikte Prof. Dr. Faruk Sümer bir saat kadar dinlemiştir ve onun hakkında şunları söylemiştir: “Bu şaire dikkat edin. Bunca şair dinledim. Dede Korkut üslubunda sözler söyleyenini ilk defa görüyorum.” (Nail Tan, “Bolu İli Halk Edebiyatının Kaynaklarından Dörtdivanlı Düldül Mevlüt”, DİVANKAV Bülteni, S. 6, Haziran 2003, s. 18-19.).
Bu tespit oldukça önemlidir. Zira Düldül Mevlüt’ün kanaatimizce yörede bu kadar sevilmesinin ve dikkatleri üzerine çekmesinin sebebi bu Dede Korkut üslubudur. Herhangi bir şiir söylemeyen, saz icrasında bulunmayan Düldül Mevlüt’ün kabul görmesindeki en önemli sebebin bu olduğu ortadadır. Dörtdivan’ın en kadim Türk yerleşim yerlerinden biri olması, burada bulunan ve Dede Korkut’ta da yer alan Aladağlar, yaylacılık adı altında yaşayan konar göçerlik bu üslûbun bir parçası olduğu gibi Düldül Mevlüt de bu kültürün ayrılmaz bir parçasıdır. Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni