Bu yıl öğretmenlik mesleğimi Gerede’de icra ettim. Okuluma gidip gelirken Gerede’nin türlü güzelliklerine şahit oldum. Bir gündoğumu ve bazen günbatımını izledim burada.
Gerede’nin serin ormanlarının bana verdiği ilhamı hissettim içimde. Tarihi ve kültürünü duydum onun. Gerede’yi elimden geldiği kadar yazdım ve yaşadım. Baharla beraber uyanan toprağına hayran oldum. Uzaktan Esentepe’sini izledim okulumdan. Fırsat buldukça buraya çıktım. Kaç asırdır burada yaşıyor bilinmez, çam ağaçlarının arasına sokuldum. Bazen çocuklarımla gittim Esentepe’ye. Onun gönle dolan ilhamını dinledim yavrular burada oyun oynarken. Onun geçmişinden yükselen birikimini hissettim derin derin.
Yazla beraber o güzelim ormanlarının arasında Gerede bu aylarda ve havanın güneşli olduğu vakitlerde bir zümrüt gibi parlar adeta. Göz ve gönül dolduran bir yeşil hâkim olur Gerede’ye. Bu yeşili uzun uzun seyretmek ister insan.
Gerede’yi anlarken ve duyarken yalnızdım. Koskoca bir mazi zamanın çok derinliklerine çekilmiş ve adeta bir sonsuzluk uykusuna dalmış gibidir burada. Günlük telaşelerin arasında Gerede’nin o derin köklerinden yükselen daveti kimler duyabilirdi! Bunu hissettiğimden beri Gerede’yi anlamak ve sonra yazmak istedim. Elimden gelen buydu. Keşke daha fazlası gelebilseydi!
Yazmak, zaten anlamaya çalışmaktır. Hakkında başta hemen hiçbir şey bilmediğim bir memleket için yazı yazarken durumum başka ne olabilirdi! O yüzden Gerede’yi öğrenmek ve anlamak lazımdı. Ben de böyle yapmaya çalıştım. Fakat burada ifade etmek gerekir ki, onun bize anlattıklarından daha fazla malumat ve birikim vardır Gerede’de. Nasipte ne kadar varsa o kadar açıyor Gerede.
Bir yerin esrarına dokunmak için en sihirli kelime bence sevgidir. Gerede de kendisini seveni bekleyen bir memlekettir. Sevdikçe ve sevildikçe açılan her şey gibi Gerede de bize sırlarını böyle açmaktadır. Ben de Gerede’yi seviyorum. Onun doğası, ormanları, çamlarının kokusu, bin bir türlü güzelliği bir ilham gibi doluyor gönlüme. Ben de onu içimde duydukça yazıyorum. Ne yazacağımı bilemem ama ne yaşadığımı az çok bilirim. Çünkü Gerede’yi gönlümde duyarak yaşarım. Onu sevdiğim şeyler gibi kalbimde muhafaza ederim. Bu diyara derin bir sevgiyle beraber aynı zamanda hürmet duyarım. O saygıyı bana Gerede hissettirir ve o kadim kültürün beşiği bu şehir bu saygıyı hak eder.
En hüzünlü anlarımda bile beni teselli eden bir dost gibi olan bu Gerede’yi nasıl sevmem! Gönlümü türlü güzellikleriyle açan, kalbimde mekân tutan, geçmişinde saklı esrarı bana türlü sebeplerle Allah’ın lütfedip gösterdiği Gerede’yi nasıl yazmam! Bu şehri yazarak bitiremem ama yazarak daha çok anlayabilirim.
Bu yüzden diyebilirim ki, Gerede’yi yazmak benim için Gerede’yi sevmek ve onu yaşamak demektir. Ben de elimden geldiği kadar bunu yapıyorum. İlgim, alakam, sevgim, iç dünyam ona yöneldikçe Gerede’den nasipleniyorum. Onda derinleşiyorum. Bütün bir geçmişi ve geleceği kucaklayan şimdide yaşıyorum Gerede’de olduğum vakitler. Bu, ona duyduğum derin muhabbetin eseridir.
Bazen olur, onu öylesine bir hâlde bulurum ki, Gerede bütün varlığıyla gönlüme dolar. Sevmek ve sevilmek isteyen herkes gibi onu muhabbete teşne bulurum. Ben de öyleyim. Onun gibi sevmek ve sevilmek ihtiyacındayım. Gerede’yle aramızda bu, adeta tatlı bir gönül alışverişidir.
Şimdi gönlümde böylesine yer edindikçe tarihine, kültürüne ait sırları benden esirger mi Gerede? Esirgemez tabii. İşte böylece yaşadığım yer aynı zamanda kendisini durmaksızın yazdığım bir yere dönüşüyor. Gerede’ye böyle hizmet etmek de güzel ve bunun mümkün mertebe hep böyle devam etmesini dilerim. Çünkü bu, Gerede’yi sevmektir.