GEREDELİ FİGÂNÎ
Gerede’nin yetiştirdiği değerlerden birisi de Geredeli Figânî’dir. Kaynakların verdiği bilgilere göre 1814 yılında Gerede’nin Kabiller Mahallesi’nde dünyaya gelmiştir. Asıl adı Seyyid Ahmed’dir. Annesinin adı Zeynep Hatun, babasının adı Mustafa Ağa’dır. İlk tahsilini babasından ve mahalle mektebinden edinmiştir.
Figânî henüz on yaşındayken saz çalmaya başlamıştır. Onun kabiliyeti Âşık Dertli’nin de dikkatini çekmiştir. Kendisine çırak edindiği âşığa Dertli, “Figânî” mahlasını vermiştir. Aslında aldığı bu mahlas, Figânî’nın yaşadığı hayatı da bir bakıma ifade etmektedir. Fatma adında bir hanımla evlenen Figânî’nin üç kızı bir oğlu dünyaya gelmiştir. Çocuklarından sedece biri hayatta kalabilmiştir. Figânî, bu evlat acılarıyla yirmi yıldan fazla Anadolu’nun çeşitli şehirleriyle İstanbul başta olmak üzere Arabistan, Şam, Halep, Bağdat, Basra gibi yerleri gezmiştir. Fakat onun seyahatleri daha çok Bolu ve çevre illerle ilçeler üzerinde yoğunlaşmıştır. Bartın, Devrek, Ereğli, Kastamonu, Safranbolu, Çankırı, Çerkeş, Mudurnu gibi yerlere birçok defa seyahat etmiştir.
Figânî hakkında bilgi veren kaynaklar fazla değildir. Şairle ilgili bize ilk elden bazı bilgiler veren Ahmet Kutsi Tecer’in babası Bolu’da vazife yaparken Figânî’yi tanımış ve onu şöyle tarif etmiştir: “Figânî, saçı sakalı uzun, göğsü çıplak, kıyafeti derbeder, gözleri keskin bakışlı, sesi tok, laûbali tavırlı imiş. Fakir bir hayat sürermiş, fakat kimseden dilenmezmiş. Birisinden para isterse mutlaka bir fakire yardım için alırmış.” (Ahmet Kutsi, Dertli-Figanî, Halk Bilgisi Haberleri Dergisi, Yıl: 1, Sayı: 3, Ocak 1930, s. 3-7’den naklen: Hayrettin İvgin-M. Sabri Koz, Geredeli Figânî, Bolu İl Kültür ve Turizm Müd. Yay., Ankara 2017, s. 12).
Yine Ahmet Kutsi Tecer’in babasından neklettiğine göre Figanî, yaz ve kış demez, pejmürde kıyafetlerle gezermiş. En önemlisi de kendisine verilen şeyleri asla kabul etmezmiş. Figanî, kahveyi çok sever ve canı istediği vakit kırk elli fincan kahveyi içermiş. Ayrıca sağ ayağında oluşan bir yara yüzünden son zamanlarında bastonla ve topallayarak yürür olmuş. Bu yüzden kendisine “Topal Figanî” de denmeye başlanmış.
Kendisinin hangi tarikate intisap ettiği tam olarak bilinmese de araştırmacılar Gerede ve çevresinde Halvetiyye mesleğinin yaygınlığından ötürü onun bu tarikate intisap etmiş olabileceğini tahmin etmekteler (bkz.: Hayrettin İvgin-M. Sabri Koz, Geredeli Figânî, Bolu İl Kültür ve Turizm Müd. Yay., Ankara 2017, s. 12). Bizim de tahmnimiz bu yöndedir.
Figânî, 1895 senesinde seksen yaşını geçmiş olarak Gerede’de vefat etmiştir. Kaynaklar kendisinin Gerede’de Garipler Mezarlığı’na defnediliğini söylüyorlar. Fakat günümüzde Gerede’de ne böyle bir mezarlık ne de Figânî’nin mezarı vardır.
Figânî, gittiği yerlerde birçok manzumeler söyleyen bir halk şairidir. Bunların büyük bir kısmının kaybolduğu anlaşılmaktadır. Hayrettin İvgin hocam ve Sabri Koz’un yayınladıkları kitapta 120 civarında şiiri bulunmaktadır. Herhalde bu onun şiirlerinin tamamı değildir. Nitekim yukarıda söz konusu ettiğimiz kaynakta şu bilgiler yer almaktadır:
“Çankırılı Âşık Osman Pinhanî, Figanî’nin el yazması divanını âşığın kendisinde görmüş. Çankırılı Hacı İmamoğlu İsmail Ağa, İnebolu ile Kastamonu arasında geçen araba yolculuğuna ait araba kirasını vermeyen bu ihtiyarın rehin olarak kendisine bu defteri bıraktığını, daha sonra rehini kurtarmak için gelmeyen bu ihtiyarın Âşık Figanî, yazma defterin de Figanî’ye ait bir divan olduğunu Dehri Dilçin’e söylemiştir. Daha sonra Çankırılı İsmail Ağa, bu divanı Bolu’da çaldırmıştır.” (Hayrettin İvgin-M. Sabri Koz, Geredeli Figânî, Bolu İl Kültür ve Turizm Müd. Yay., Ankara 2017, s. 12).
Buna göre Figanî’nin daha hacimli bir divanı vardır fakat bu eser şimdilik kayıptır. Bu durum bize, Hayrettin İvgin’e 1980’li yıllarda Gönül Ayanoğlu tarafından getirilen ve kalorifer dairesinde yakılmaktan son anda kurtarılan Figanî’nin şiirlerini içeren defterin de bir seçme olduğunu düşündürmektedir. Aynı zamanda şairin bir de matbu divanı vardır.
Figânî’nin şiirleri ve hayatı üzerine Gerede Müftüsü Ali Rıza Ünlü tarafından kaleme alınan otuz altı sayfalık küçük bir eser, İstanbul’da Murat Molla Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Ali Rıza Ünlü, Figânî’nin ömrünün son demlerinde gittiği memleketlerdeki söylediği şiirlerin yazılması hâlinde önemli bir eserin meydana geleceğini, halbuki böyle yapılmadığını, elinde maşraba ile Gerede’de üç gün boyunca şiirler söyleyerek gezdiğini ve söylediklerinin hiçbirinin kaydedilmediğini, kendisinin yazması olmadığı için birçok şiirini kaydetmediğini, kayıtlı bulunanları ise çırağı Bartınlı Cûdî’ye yazdırdığını ifade etmektedir. (Hayrettin İvgin-M. Sabri Koz, Geredeli Figânî, Bolu İl Kültür ve Turizm Müd. Yay., Ankara 2017, s. 31).
Bütün bunlar da göstermektedir ki, Figânî’nin manzumelerinin önemli bir kısmı yazıya geçmemiştir. Bunlar şairle beraber mezara gitmiştir.
Şairin en bilinen manzumesi Nasihat Destanı’dır. Bu destan bazı kaynaklarda Geredeli Figânî’nin anılmasına ve bu destan ile şairin belli bir şöhrete kavuşmasına yardımcı olmuştur. Bu dikkate değer ve yirmi yedi dörtlükten oluşan manzumeden seçtiğimiz bazı mısralar aşağıya kaydedilmiştir:
İnsan isen olma nefsine esir
Nefsini kendine kul et, ol emir
Kişi bu dünyaya bir kerre gelir
Gidenler dönmedi tekrar demişler
(…)
Bu eski meseldir söylenir gerçek
Takdire zeval var, tedbir de gerek
Karpuz kesmek ile soğumaz yürek
Susuzluğu kandırmaz kar demişler
(…)
Figanî pendimi yabana atma
Rey senin ister tut, ister tutma
Eğer arif isen sözü uzatma
Südsüz inek durmaz malar demişer
(Hayrettin İvgin-M. Sabri Koz, Geredeli Figânî, Bolu İl Kültür ve Turizm Müd. Yay., Ankara 2017, s. 85 vd.)
Figânî’nin hayatı Gerede ve civarında giderek menkıbelere bürünmüştür. Bunların bir kısmı da muhtemelen unutulup gitmiştir. Şairle ilgili tarafımızdan derlenen bir anlatı şöyledir: Figanî bir arkadaşıyla beraber seyahate çıkar. Bir müddet gittikten sonra arkadaşına özür beyan ederek Gerede’ye dönmesi gerektiğini söyler. Sebebini soran arkadaşına hiçbir şey söylemez. Arkadaşı yola devam eder. Figânî ise Gerede’ye geri gelir. O sırada Figânî’nin annesi vefat etmiştir. Cenaze hazırlıkları yapılmış ve şair annesinin cenazesine yetişmiştir. (Kaynak kişi: Mahmut Özçay, Doğum: 1936. Trabzon-Çaykara, Terzi, antikacı. İstanbul ve Gerede’de ikamet ediyor).
Geredeli Figânî önemli bir halk şairimizdir. Âşık Dertli’nin çırağı olması, Nasihat Destanı ve söylediği diğer bazı manzumeler onu 19. Yüzyıl halk şairleri içerisinde önemli bir mevkiye yükseltmiştir. Figânî’nin ciddi bir değer olarak yeniden gündeme gelmesi, üzerinde konuşulması, hayatı ve şiirleriyle ilgili yeni çalışmalar yapılması gerekmektedir. Belki böylece onun başka bazı manzumelerine kavuşma imkânı buluruz. Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni