21.11.2024 20:13:05
USD (Alış - Satış) : 18.84 - 18.89 EUR (Alış - Satış) : 20.12 - 20.21
Yasin ŞEN
14 Haziran 2021 Pazartesi

GEREDELİ HACI HALİL EFENDİ'NİN ÇOCUKLARI

GEREDELİ HACI HALİL EFENDİ’NİN ÇOCUKLARI
Geredeli Hacı Halil Efendi’nin dört oğlunun olduğu bilinmektedir. Bu hususa yukarıda Şeyh Mustafa Rûmî Efendi’nin, “Dört oğlunun en ednâsı tenbel-i dergâh-ı hâsı / Şeyh Mustafâ’nın babası sultân Halîlü’l-Halvetî” mısralarıyla dikkati çektiğini söylemiştik. Burada Şeyh Mesut Efendi, Şeyh Osman Efendi ve Şeyh Mustafa Rûmî’nin hayatı hakkında az veya çok muhtelif kaynaklarda bilgi bulunabilmektedir. Ali Rıza Ünlü ise azizin dördüncü oğlunun isminin Hamdi olduğunu ifade etmektedir. Bazı kaynaklarda Hacı Halil Efendi’nin halifesi Ömer Fuâdî-i Sânî’nin oğlu Yakup Sıdkî Efendi’nin de onun oğlu olarak gösterilmesi bir zuhul eseri olsa gerektir.
Geredeli Aziz’in vefatından sonra bunların hangi sırayla tekkenişin oldukları tartışmalı bir mevzudur. Ünlü’ye göre Şeyh Osman Efendi, babasından sonra tekkenişin olmuştur. Abdülkerim Abdülkadiroğlu ise Geredeli Aziz’den sonra Şeyh Osman Efendi’nin, onun ardından da Ömer Fuâdî-i Sânî’nin tekkede görev yaptığını ifade etmektedir. Cevat Alparslan ise Mustafa Rûmî Efendi’nin babasının vefatından sonra tekkede vazife yaptığını belirtmektedir (Ali Rıza Ünlü, Tarih Boyunca Gerede, İstanbul 2000, s. 136).
Şeyh Mesut Efendi (v. 1851)
Geredeki Aziz’in oğludur. Kendisinden sonra bir müddet tekkenişinlik yapmıştır. Doğum tarihi bilinmemektedir. 1851 senesinde Gerede’de vefat etmiştir. Aşağı Tekke Camii’nde türbede Geredeli Aziz’in ayak ucunda, girişte sağ tarafta yatmaktadır. Hakkında ne yazık ki çok fazla malumat bulunmamaktadır.
Şeyh Osman Efendi
Geredeli Hacı Halil Efendi’nin oğludur. Babasının vefatından sonra Gerede’deki Aşağı Tekke’de tekkenişin olarak vazife yapmıştır. Hakkında çok fazla bilgi bulunmayan Şeyh Osman Efendi’nin Kastamonu’ya seyahat ettiği Kastamonu Jurnal Defteri’nde kayıtlıdır. Bazı kaynaklarda kendisinin “Hacı Osman” diye anılmasından kendisinin hacca gittiği anlaşılmaktadır. Temettüat defterlerinde Osman Efendi hakkında bazı bilgiler kayıtlıdır. Bu defterlerde yer alan bilgilerin üzerinde yukarıda durulmuştu.
Şeyh Mustafa Rûmî Efendi
Mustafa Rûmî Efendi, Geredeli Aziz’in dört oğlundan birisidir ve en küçük oğludur. 1814 senesinde Gerede’de doğmuş, 1877 senesinde yine burada vefat etmiştir. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Kendisinin medrese tahsili gördüğü şiirlerinden anlaşılmaktadır. Babası Geredeli Aziz’den seyr u sülûk çıkarmıştır. Fakat hilâfeti Safranbolulu Mehmed Emin Efendi (v. 1867) elinden olmuşttur. Mezarı bugün Aşağı Tekke Camii’ndeki türbede, babası Geredeli Hacı Halil Efendi’nin yanındadır. Aşağı Tekke Zaviyesi için düzenlenen bir vakfiyeden kendisinin zaviyede tekkenişinlik yaptığı ve vakfın da mütevellisi olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca kendisinin Münir Efendi adında bir oğlunun bulunduğu, Münir Efendi’nin sözü geçen vakfıyede türbedarlık göreviyle vazifelendirildiği anlaşılmaktadır (Fatih Erkoçoğlu, “Gerede’de Osmanlı’dan Kalma Vakıflar ve Tarihî Eserler”, Geçmişten Günümüze Gerede Sempozyumu, Gerede 2000, s. 82-83).
Ali Rıza Ünlü, Gerede Tarihi’nde onun Münir Efendi yanında Muhammed Eşref adında bir oğlunun olduğunu daha kaydetmektedir.
Yeni yayınlanan kaynaklarda Geredeli Aziz ve oğullarının emlâki hususunda da birtakım bilgilere ve yorumlara ulaşmak mümkün görünüyor. Buna göre 1845 senesinde düzenlenen bir temettuat defterinde Geredeli Aziz’in oğlu Şeyh Mustafa Efendi ve Şeyh Osman Efendi hakkında bazı önemli bilgiler yer almaktadır. Bu bilgilerden bir kısmına yukarıda yer verilmişti. Buradan Geredeli Aziz hakkında da bazı bilgiler elde etmek mümkün görünmektedir.
Bilindiği gibi temettuat defterleri Tanzimat’tan sonra düzenlenen, daha çok maliyeyi ilgilendiren konuları içeren defterlerdir. Fakat bu defterlerden nüfusla ilgili bilgiler de elde edilebilmektedir. Söz konusu defter 1845 senesinde düzenlenmiştir. Defterlerin düzenlendiği tarih, Geredeli Aziz’in vefatından iki yıl sonrasına tesadüf etmektedir. Dolayısıyla buradaki bilgiler doğrudan Hacı Halil Efendi’yi ve ailesini ilgilendiren mahiyettedir. Bu defterde Gerede, Seviller Mahallesi’nde hane 1 ve numara 1’de ikâmet eden Şeyh-zâde Mustafa Efendi bin Şeyh Hacı Halil Efendi’nin 40 dönüm tarlasının olduğu; 1260 senesinde 94, 1261 senesinde ise 669 kuruş hâsılatının bulunduğu kaydedilmiştir (Mustafa Doğan, Bolu Eyaleti Gerede Kazası 1261 (1845) Tarih ve 3616, 3634, 3635, 3638, 3645 Numaralı Temettû’ât Defterleri Transkripsiyonu, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Kütahya 2005, s. 192).
Mustafa Rûmî Efendi’nin, içerisinde aruz ve hece vezniyle yazılmış, tasavvufî neşveyle söylenmiş şiirleri bulunan bir divanı vardır. Şiirleri âşıkâne ve ârifânedir. Divanı yayınlanmıştır. Başka bir eseri bilinmemektedir. Şiirlerinde “Mustafa, Mustafa Rûmî, Kemter Mustafa, Rûmî, Şeyh Mustafa” mahlaslarını kullanmıştır. Divanında Hz. Peygamber, şeyhi Mehmed Emin Şükrü Efendi, Ömer Fuâdî-i Sânî ve babası Geredeli Aziz hakkında da şiirler yer almaktadır. Divanının tek nüshası Aşağı Tekke Camii emekli imam-hatibi Yusuf Şengönül’de olup eser Mustafa Tatcı ve Abdülkerim Abdülkadiroğlu tarafından yayınlanmıştır.
Mustafa Rûmî Efendi, şiirlerinde zamandan şikayet, babası Hacı Halil Efendi’ye duyduğu muhabbet, kendisine iftira atılması, Ehl-i Beyt sevgisi, türbe ziyareti gibi hususları ele almıştır. Onun özellikle Geredeli Aziz gibi bir insan-ı kâmilin evladı olmaktan büyük bir sevinç duyduğunu bu şiirlerden anlamaktayız. Bir nutkunda “Oturup postuna pîrin himmetin aldım pederin / Şeyh Halîlü’l-Halvetî’nin evlâdıyam evlâdı” diyen Mustafa Rûmî Efendi, babasının zaviyesindeki makamına oturduğundan ötürü duyduğu sevinci böyle anlatmaktadır. Şiirlerinde kendisinin irşat faaliyetlerinde bulunduğu da anlaşılmaktadır.
Mustafa Rûmî’nin şiirlerinde tekkeyi ve babasını çok fazla zikretmesi oldukça dikkat çekmektedir. Bu durum, onun babasına ve mürşidine ne kadar bağlı olduğunu göstermektedir. “Tâlib-i ‘ilm-i hakîkat olmuş isen zâhidâ / Dergeh-i pîr-i Halîl’e sıdk ile hizmete gel” diyen Mustafa Rûmî’nin babası Geredeli Aziz hakkındaki şu şiirini buraya örnek olmak üzere kaydediyoruz:
Mübtelâ-yı derd ü gamsan Şeyh Halîlullah’a gel
Tâlib-i devâ-yı derdsen Şeyh Halîlullah’a gel

Her ne gelirse başına her ne girse düşüne
Hayr ola dersen işine Şeyh Halîlullah’a gel

Gâfil olma kıl ziyâret tut şefî eyle du‘â
Tîz ola makbûl-i hâcet Şeyh Halîlullah’a gel

Cân u dilden kıl ziyâret himmet-i rûhunu al
Her işin olur selâmet Şeyh Halîlullah’a gel

Hasta olup inler isen tîz şifâ diler isen
Ger sözümü dinler isen Şeyh Halîlullah’a gel

Hayrla kıl ismini yâd rûhdan eyle istimdâd
Eder elbet sana imdâd Şeyh Halîlullah’a gel

Var ise pîre mahabbet her cum’a kıl ziyâret
Mustafâ’dan al icâzet Şeyh Halîlullah’a gel
(Geredeli Mustafa Rûmî Şabânî, s. 112-113)
Mustafa Rûmî Efendi’nin divanında yer alan “Ahvâl-i Sülûk” başlıklı şiirde geçen şu mısralar da babası Halil Efendi’ye duyduğu derin sevgiyi ve onun vefatından sonra duyduğu teessürü anlatmaktadır:
Peder bu dâr-ı fânîden bekâyı eyledi teşrîf
Yakıp sînemi yandırdı pederin nâr-ı hicrânı

Pederin firkati yakdı gönül mülkün harâb etdi
Bu âteş ile koydum hep ma’âş u mâl-ı cihânı

Nice demler gezip Mecnûn gibi sergeşte ‘âlemde
Erişdi âhir eyyâm himmetin feyz etdi rûhânî

Göründü bir gece düşde dedi emrim budur oğlum
Var imdi bi’ata merd-i Hudâya emr ü fermânı

Varıp ol kâmili buldum kapısında kulu oldum
Safâ vü zevkile doldum bulunca kâmil insânı
(Geredeli Mustafa Rûmî Şabânî, s. 171)
Bu mısralardan anlaşıldığı kadarıyla Mustafa Rûmî Efendi, babası Geredeli Aziz’in vefatından sonra çok müşkül bir duruma düşmüş ve bundan dolayı oldukça mustarip olmuştur. Geçimi ve dünya malını tamamen boşlamıştır. Bu hâl ile Mecnun gibi bir süre dolaşmış, nihayet azizin yani babasının himmeti kendisine erişmiştir. Bir gece rüyasında babası Halil Efendi’yi gören Mustafa Rûmî Efendi, onun emriyle bir merd-i Hudâ’ya (Safranbolulu Mehmed Emin Halvetî’ye) intisap etmiştir. Mehmed Emin Efendi de Geredeli Aziz’in halifelerindendir.
Mustafa Rûmî Efendi’nin hayatı hakkında çok fazla bilgi bulunmamakla beraber şiirlerinden yaşadığı dönem ve kendisiyle ilgili bazı sonuçlara ulaşabiliyoruz. Söz gelimi “Kalmışım zindân-ı gamda habs olup kendi hânemde / Hiç meded yok derd-mende yâ Halîlallâh meded” beytinden hareketle onun kendi evinde halvette yaşadığını, insanlarla çok fazla görüşmediğini anlamaktayız. O bu hâlden sıkılmış ve babasının ruhaniyetinden imdad dilemiştir.
Mustafa Rûmî Efendi’nin “Bize derlerimiş afyon ile gam-nâk yüzü kara / Görünen nâr-ı dil ‘aksi yüzü siyâhıma bâ’is” beytinden yaşadığı sönemde afyona müptela olmakla suçlandığı anlaşılmaktadır. O bir başka beytinden afyonun kendisine dost olduğunu dile getirmektedir:
Bî-sebâtın dostluğundan geçeli
Mustafâ Rûmî’ye oldu afyon dost
(Geredeli Mustafa Rûmî Şabânî, s. 38)
Şeyh Mustafa Efendi’nin mahlas yerine kullandığı “Rûmî” ismi de dikkat çekmektedir. Bilindiği gibi Rûmî, Anadolulu demektir ve genellikle bir süre Anadolu dışında bulunmuş kişiler için kullanılmıştır. Eşrefoğlu Rûmî bir süre Mısır’da, Mevlânâ ise bir süre Halep ve Şam’da bulunduğu için Rûmî isimleriyle anılmışlardır. Buradan hareketle Mustafa Rûmî Efendi’nin de bir süre Anadolu dışına seyahat ettiği anlaşılmaktadır.
Mustafa Rûmî Efendi’nin divanının sonlarına doğru “Hitâm-ı Sülûk” başlığını taşıyan bir şiiri vardır. Bu şiirin ilk beytindeki “Hudâ’nın feyz-i lutfuyla dîvânımız tamâm oldu / Hak’a hamd ü senâ şimden gerü gazel hitâm oldu” ifadelerinden şiirleri seyr u sülûku boyunca kaleme aldığını anlayabiliriz. Bunu onun şu mısraları de teyit etmektedir:
Sözüm kesildi kalmadı özüm Hak’dan ayrılmadı
Gazele hâcet kalmadı gazel halka duâm oldu

Hakîkat bahrine varıp hemen bir katresin alıp
Anı dîvânıma yazıp sözüm âhir selâm oldu
(Geredeli Mustafa Rûmî Şabânî, s. 176)
Sonuç olarak Mustafa Rûmî Efendi son dönemde Osmanlı Devleti’nin yetiştirdiği dikkat çeken mutasavvıflarından ve divan sahibi şairlerindendir. Yazdığı şiirler kendi hayatını aydınlatmamıza yardımcı olduğu gibi babası Geredeli Hacı Halil Efendi için de belgesel hüviyeti haizdir. Bu açıdan bakıldığında Mustafa Rûmî Efendi önemi pek anlaşılamamış sûfî şairlerden birisidir.
Hacı Hamdi Efendi
Ali Rıza Ünlü, Hacı Halil Efendi’nin Hamdi adında bir oğlunun olduğunu kaydetmektedir. Hamdi Efendi, Hacı Halil Efendi’nin Habibe Hanım adlı eşinden dünyaya gelmiştir. Ancak azizin bu oğlu hakkında elde başka herhangi bir malumat bulunmamaktadır. Bazı kaynaklarda “Hacı” olarak zikredilmesinden hacca gittiği anlaşılmaktadır. Hamdi Efendi’nin eğitimi, hayatı hakkında başka herhangi bir malumatımız yoktur.
Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni



 


Tüm yazarlar için tıklayın

YAZARLAR

Tamamı