HAYREDDİN-İ TOKADÎ
Hayreddin-i Tokadî hazretleri hakkında elde bugün çok fazla malumat yoktur. Ondan bahseden ilk kaynaklar Nev‘izâde Atâyî-Zeyl-i Şakâyık, Şeyhî Mehmed Efendi-Vekâ‘iyü’l-Fuzalâ, Peçevî İbrahim Efendi-Peçevî Tarihi, İbrahim Has-Şabaniye Silsilesi ve yine İbrahim Has-Tezkiretü’l-Has’tır. Bu ilk kaynakların haber verdiklerine göre Hayreddin-i Tokadî, Düzce ile Bolu arasında kalan Konrapa’da yaşamıştır. Onun Hayreddin-i Konrapavî diye anılmasının sebebi budur. Ömer Fuâdî, Menâkıb-ı Şerîf-i Pîr-i Halvetî’de onun nerede doğduğuyla ilgili bilgi vermez. Kerim Kara, kendisinin Tomâr-ı Turûk-ı Aliyye ve Sefîne-i Evliyâ gibi kaynaklarda Tokatlı olarak gösterilme sebebinin Cemâleddin-i Hulvî’nin Lemezât’ında aynı isimde bir başka Halvetî şeyhiyle karıştırılmış olmasına bağlar. Bu ikinci Hayreddin-i Tokadî, Bursa’da Şeyh Kasım Efendi adında bir Halvetî şeyhinden seyr ü sülûkunu tamamlamış, vefatında Bursa’ya defnedilmiştir. (Kerim Kara, “Tokadî Hayreddin”, TDVİA, C. 41, s. 215-216.).
Buna göre Hayreddin-i Tokadî’nin doğum yeri ve tarihi tam olarak bilinmemektedir. Kaynaklar kendisinin “kemâlâtı yüksek bir zât” olduğunu ifade etmektedirler. Medrese tahsilinden sonra Bursa’da Muradiye Medresesi’nde müderris olarak görev yapmıştır. İstanbul’a geldiği zamanlarda Cemâl-i Halvetî’nin halifelerinden Kasım Çelebi’yle tanışmıştır. Kasım Çelebi sayesinde Cemâl-i Halvetî’nin sohbetlerinde bulunmuş, kendisine intisap etmiş ve seyr u sülûk çıkarmıştır. Bolu ve Düzce’de irşat faaliyetleriyle meşgul olmuştur. (Kerim Kara, Karabaş Velî Hayatı, Fikirleri, Risaleleri, İnsan Yay., İstanbul 2003, s. 169).
Hayreddin-i Tokadî’nin hayatı hakkındaki bilgiler ne yazık ki, oldukça karışıktır. Bu durum aynı isimde anılan başka bir Halvetî şeyhinden kaynaklandığı gibi hayatı hakkındaki kaynakların çok sınırlı oluşundan da neşet etmiştir. Bunlardan bazılarında Hayeddin-i Tokadî’nin, Pir Muhammed Bahâeddin-i Erzincânî’nin halifesi Cemâl-i Halvetî (Çelebi Halife)’ye Tokat’ta intisap ettiği ve bir süre onunla birlikte Amasya’da bulunduğu söylenmektedir.
Dönemin bazı Osmanlı kroniklerinde de Hayreddin-i Tokadî hakkında bazı malumat vardır. Bunlardan Peçevî “Molla Hayreddin” diye andığı Hayreddin-i Tokadî hakkında şunları söyler: “Molla Hayreddin, şehzadelikleri sırasında padişahın (Kanuni Sultan Süleyman) hocası idi. O mübarek zat, türlü erdemlerle donanmış, özellikle doğruluğu bilgisinden üstün idi.” (Pecevi, 1981:39).
Hayreddin-i Tokadî’nin 1533 yılında vefat ettiği zannedilmektedir.
Hayreddin-i Tokadî hazretleri irşat faaliyetlerini daha önce Bolu merkezde sürdürürken bugünkü asitaneye gelmiştir. Hatta halk arasında anlatıldığına göre kendisine “Buraya kim gelir ki?” türünden sorular soranlara “Öyle kimseler gelir ki, bunu sonra görürsünüz.” türünde nükteli cevaplar verirmiş. Bu rivayet doğruysa herhalde bu sözlerle kastettiği Şeyh Şabân-ı Veli’dir. Hayreddin-i Tokadî hazretlerinin mezarı bugün Bolu Merkeze bağlı Elmalık köyü sınırları içerisindedir. Bugün bu mevkide bir cami, aşevi, şadırvan ve dernek binası bulunmaktadır.
Hayreddin-i Tokadî ile ilgili bazı bilgilere Şeyh Şabân-ı Veli hakkında yazılmış kaynaklardan ulaşabilmekteyiz. İstanbul’da mânâda Şeyh Şabân-ı Velî’nin kendisine “Vatan-ı aslînize dönünüz!” diye hitap edilir. Şabân-ı Velî, bir süre sonra İstanbul’dan bir grup arkadaşıyla beraber Kastamomu’ya gitmek üzere yola çıkar. Hayreddin-i Tokadî hazretlerinin dergâhının yakınlarında mola veren Hz. Pir ve arkadaşları o gün ihya gecesi olduğunu fark ederler. Arkadaşlarının zikir halkasına katılmak yönündeki ısrarları üzerine “Onlar bir zincirci taifedir.” diyen Şeyh Şabân-ı Velî nihayet o gece dergahtaki zikre dahil olur. Ertesi gün varını yoğunu terk ederek Hayreddin-i Tokadî hazretlerine intisap eder, onun dervişi olur. Burada dokuz, bir başka rivayete göre on iki yıl kalır. 1530-31 yıllarında kendisine hilafet verilir ve Kastamonu’ya gönderilir.
Çeşitli kaynaklarda Şeyh Şaban-ı Veli hazretlerinin Hayreddin-i Tokadî’yle ilgili Bolu’da cereyan eden bazı menkıbelerinden bahsedilir. Bunlardan biri Tezkiretü’l-Has’ta geçmektedir. Onun Hayreddin-i Tokadî’den hilafet alıp Kastamonu’ya gönderilmesi şöyle anlatılır:
“Hazret-i Şeyh Hayreddîn-i Konrapavî’nin (k.s.) ulu halîfesidir. Bolu’da on iki sene Hazret-i Şeyh’in (k.s.) hizmet-i şerîflerinde olmuşlardır. Ba’dehu hilâfet-i irşâd ile Kastamonu’ya irsâl buyurdular. Hazret-i Pîr Sultân Şeyh Şabân Efendi (k.s.), yalnız, tek ü tenhâ, sûrette hakîr, sîretde emîr, Bolu’dan Kastamonu’ya revâne oldular. Gelirken Çığa (Çağa) nâm kasabaya uğradılar. Orada bir mikdâr eğlenip orada Beğ Mescidi’nde bir erbaîn çıkardılar. Birkaç gün dahi orada oturdular. Hazret-i Pîr Sultân’ın sûretlerinden irşâda bir işâret ve hilâfet ve kemâlâta bir delâlet fehm olunmadığından görenler Hazret-i Pîr Sultân’ı (k.s.) fehm ve idrâk edemezler idi. Hattâ Çığa Kasabası’nda bir gün ehl-i kurrâdan bir kimse Hazret-i Pîr Sultân Şeyh Şabân Efendi’ye (k.s.) gelip dedi: “Sûfî dede, bir fakîrsin, sana sebeb-i maâş olsun, gel sana hergelecilik alıvereyim, hayvânlarımızı güt.” dedi. Hazret-i Pîr Sultân (k.s.) buyurdular ki: “Karındaşların hayvânlarını güdüyorum. Ola ki kurda aldırmaya idim.” dedi. O kimse anlamayıp: “Allah kolay getire.” dedi.” (İbrahim Has, Erenler Kitabı –Tezkiretü’l-Has, Haz. M. Tatcı-M. Yıldız-Y. Şen, H Yay., İstanbul 2017, s. 425).
Sonuç olarak Hayreddin-i Tokadî hazretleri Şeyh Şabân-ı Velî gibi ulu bir sultanın mürşid-i kâmilidir. Bu toprakların mayasında onların aşk ve muhabbetleri vardır. Buraları vatan tutmalarının bir sebebi vardır. O sebebi, erenleri ve eren kültürünü severek, onu benimseyip bu büyük mirasa sahip çıkarak anlayabileceğimizi düşünüyorum. Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni