Yahya Kemal’in "anne sütüm" dediği güzelim Türkçe’mizde kelime kıtlığı mı var ki, özellikle işletme sahipleri firmalarına, dükkânlarına yabancı dilde (tabii İngilizce) isim veriyorlar. Bu mesele öteden beri Türkiye’de tartışılır, vatandaşlarımıza işyerlerine Türkçe isim vermeleri yönünde çağrılar yapılır. Ama kulak veren, aldırış eden maalesef pek yok! İstanbul gibi büyük şehirlerimizi gezerken insan “acaba bir yabancı ülkeye mi geldim” diye kendine sormadan edemiyor. Her taraf vıcık, vıcık bize hitap etmeyen tabelalarla dolu. Bu bir aşağılık duygusundan mı ileri geliyor, yoksa bir düşünürün dediği gibi, “mağluplar galipleri taklit ederler” tespitinin hayattaki tezahürü müdür? Bilen varsa beri gelsin.
Avrupa’nın en büyük dinlenme tesisleri Bolu Abant kavşağında yapılacak, yapılıyor haberlerini gazetelerden okurken isminin Highway Outlet olacağı kimsenin aklına gelmemiştir eminim. Türkiye’de marka bir isim arıyorsan Bolu Dağı’ndan daha meşhurunu, marka olanını bulamazsın. Belki bu durumu işletme sahipleri bile açıklayamazlar. Herkes binmiş bir alamete gidiyor kıyamete.
Oldu olacak o zaman kendi isimlerinizi de değiştirin. Tony olsun, Hans olsun, Uli olsun... O zaman böyle yabancı isimleri tabelaya yazmak daha çok yakışır. Ama reklamlarda Bolu Dağı tünel çıkışı diye yerini tarif edersin, madem öyle Bolu ismini reklamda da kullanma, otoyol kenarında Highway Outlet dersin olur biter!
Şair-Yazar Yavuz Bülent Bakiler’in kulakları çınlasın milletimize Türkçe hassasiyeti kazandırabilmek için yazılar yazdı, tv programları yaptı, adeta dilinde tüy bitti, fakat hiç bir faydası olmamış. Bu biraz da kültür erozyonundan, emperyalizminden kaynaklanıyor, birileri de buna çanak tutuyor. Mesela Fransa’da bu işletmelere isim koyma meselesi kanunla düzenlenmiş, yabancı isim vermek yasaklanmış. Elin oğlu yaptı mı oluyor, biz de böyle bir yasa çıksa insan haklarından, hürriyetten, demokrasiden dem vurarak daha kundağında boğarlar.
Bir Bolulu olarak üzüldüm, şurda burda sorsalar Highway Outlet diyecek olsan “o ne ola ki” diye ters ters adamın yüzüne bakarlar. Çoğumuzun dili dönmez zaten. Tesise uğrayan herkesin bu isimden rahatsız olduğunu yetkililere beyan ederse belki faydası olur; arkadaşlar her şeyi kabul edeceğiz diye bir şey yok. Sesimizi çıkaralım, tepkimizi dile getirelim. Hiç bir işletme müşterisi olmadan yaşayamaz. Ne diyelim ağaların, beylerin bir bildikleri vardır herhalde. ‘Biz ne bilek beyim, böyyükler bilir’...
Servet YÜKSEL Almanya