SARI ÇİĞDEM ÇİÇEKLERİ
Her bahar geldiğinde, köyümüzde, evlerimizin yakınında sarı çiğdem çiçekleri açardı.
Çiğdem kazmayı severdim. Bütün çocuklar severdi. Büyüklerimiz, “Bırakın yaşasınlar. Gelecek baharlarda yine açsınlar.” derlerdi.
“Çiğdem çiçekleri, toprağın ilkbahardaki süsüdür. Onlar olmasa, bahar olmaz, ot ve çimen olmaz, her yer kuru ve taş olur, hayvanlarımız aç kalır; biz etsiz, sütsüz, yağsız, yoğurtsuz kalırız, aç açık kalırız.” derlerdi.
Halkım, 30-35 yıl önce böyle düşünürdü. (Şimdi buna 58-63 yıl önce diyebiliriz.)
Asıl okumuşlar okudular, denizlerin, göllerin, ırmakların, kıyıların, körfezlerin, boğazların, dağların, ovaların, yaylaların, ormanların, çayırların, meraların, ağaçların, otların, çimenlerin,
çiğdemlerin, çiçeklerin ve toprağın canına.
Amerikalıların, Kızılderililerin Doğa’sını ellerinden aldıkları gibi, aldılar elimizden
Doğa’mızı. Çevre sorunları yarattılar. Sonra da halkı yargılattılar.
Bu, akla, mantığa, insafa, vicdana sığar mı dendiğinde de; fişlettiler, dışlattılar.
Fakat sarı çiğdem çiçekleri yine de açıyorlar!
(Acı Zulüm, Sayfa 114)
Halil İbrahim YAMAN