21.11.2024 20:32:45
USD (Alış - Satış) : 18.84 - 18.89 EUR (Alış - Satış) : 20.12 - 20.21
Yasin ŞEN
20 Mayıs 2021 Perşembe

YOL DÜŞÜNCELERİ – 3 “ERENLER'E DOĞRU”

YOL DÜŞÜNCELERİ - 3
“ERENLER’E DOĞRU”

Bugün Amanlar Yaylası'nın hemen yakınındaki Erenler Mevkii'ne doğru yürüdüm. Uzun bir yürüyüş oldu bu benim için. Takribî on km’den fazla süren bu yürüyüşte düşündüklerim ve hissettiklerim “Yol Düşünceleri-3” başlıklı bu yazısının doğmasına vesile oldu. Yürüyüş Erenler’e doğru olduğu için de alt başlık olarak “Erenler’e Doğru” demeyi uygun buldum.
Hava biraz rüzgârlıydı. Tarlaların kıyısından geçerek, özellikle de çiçekleri ve manzarayı fotoğraflayarak yavaş yavaş yürüyordum. Yeşilin, baharın, çiçeklerin bana verdiği huzuru doyasıya yaşayarak Erenler Mevkii’ne yaklaştım. Burada bir yokuş başlıyordu. Yokuşu çıkarken doğrusu şiddetini artıran rüzgâr sebebiyle biraz zorlandım. Bir kayayı kendime siper edinerek biraz dinlendim. Fakat neticede bu, benim için muhteşem bir yürüyüş oldu.
Erenler’e varınca yaşlıca bir çam ağacına yaslanarak uzun süre oturdum. Etrafı seyrettim ve tabiatın seslerini dinledim. Rüzgâr ve kuş seslerine eşlik eden içli bir sessizlik vardı. Bu, çok bilgece bir sükûnetti. Öte yandan çam ağaçlarının taze sürgünlerinin kokusu dimağına doluyordu. Çeşit çeşit kuşlar gökyüzünü sesleriyle dolduruyordu. Etrafımda yaşlı çam ağaçları yükseliyordu. Rüzgârdan ötürü bazen gövdelere çarpan dalların seslerini duyuyordum. Tabiat, kendi hâlince konuşuyordu. Bense onu anlamak istiyordum. Bu sebepten düşüncelerimi tabiatın armonisine bırakıyordum.
Sonra önümde uzanan manzaraya uzun uzun baktım. Her yer muhteşem bir güzelliğe bürünmüştü. Dörtdivan ova boyunca uzanıyordu. Hemen aşağıda Hacetler, biraz ileride Bucak Kınık köyleri vardı. Sırtımı verdiğim çam ağacının bulunduğu mevkiye yakın yamaçlarda inek sürüleri otluyordu. Bu eşsiz tabiat bütün güzelliğini cömertçe ve bir ziyafet gibi onu arayan gözlere ve gönüllere takdim etmeyi çok seviyordu. Bunu anlıyordum.
Zannediyorum ki tabiat, bu eşsiz güzellik ve Erenler bizi asli hâlimize, tefekküre davet ediyordu. Bu güzelliği duymamızı, üzerinde düşünmemizi ve onu sevmemizi bekliyordu. Geçip giden onca şeyden ne kalıyorsa bu güzelliklerden de onun kalacağını fısıldıyordu.
Dediğim gibi buraya uzun bir yürüyüşten sonra varabilmiştim. Dolayısıyla ister istemez yürümek eyleminin kendisi hakkında da uzun uzun düşünme imkânı bulabilmiştim. Yürüyüş, fikirleri ve duyguları bir araya toplayan, dışarısıyla beraber insanın kendi içindeki seyrine de imkân tanıyan muhteşem bir eylemdi. Ben yürüyüşün insanın kendi özünü anlamaya doğru başlı başına felsefî bir hamle olduğunu düşünmeye başladım bu sırada. Aynı zamanda insanın kendi içine doğru bir seyir olduğuna inandım yürüyüşün. Çünkü yürürken etrafımızda beliren her şey bir hissiyat ve tefekkür olarak bize dâhil oluyor. Onların maddesi değil fakat mânâsı bizimle buluşuyor. Tıpkı yaşamımızdaki diğer şeyler gibi… Dolayısıyla hayatı ifade eden en doğru kavramlardan biri yürüyüştür bence.
Böylece insan kendini daha iyi tanımaya ve anlamaya başlıyor yürüyüş sırasında. Erenler’e doğru yürürken bunları hissettim.
Bunların yanında insan, sanki gökyüzünde yürüyormuş gibi oluyor bu dümdüz ovada. Hele bulutsuz ve güneşli bir günde göğün mavilikleri elinizin uzandığı her yerde duruyormuş gibi sanki... Gökyüzüyle böylesine beraberlik Dörtdivan’ın güzelliği görmek isteyen gözlere bir ikramıdır.
Bir müddet sonra rüzgâr hafifledi. Bulutlar aralandı. Dörtdivan'da ufuk alabildiğine açık ve yeryüzü gökyüzünün çevrelediği bir pırlanta gibi ışıldıyordu bu bahar günlerinde. Dörtdivan, bu ova ve Erenler ne kadar güzeldi! Bazen bu güzel kelimesi bile bunlardaki derinliği anlatmaya yetmiyordu. Ben de yaslandığım çam ağacından uzaklara, içerilere doğru ilerlemeye başladım. O çam ağacına tabii ki dostane bir dokunuş bırakmayı ihmal etmeden…

Bazı kesilmiş ağaç köklerinin diplerinde ve içlerinde karınca yuvaları dikkatimi çekmişti. Bunlar adeta kaynıyordu. Birinin yanına oturmak gafletinde bulundum. Fakat fazla rahatsızlık vermeden oradan ayrıldım. Sonra çam ağaçlarının arasından geçerek ormanın içlerine sokuldum. Tertemiz bir hava, bembeyaz bulutlara sahip mavi bir gökyüzü, taze bir yeşillik ve etrafımda rengârenk çiçekler vardı. Sonra geriye dönüp Erenler Mevkii’ni biraz daha gezdim. Bazı fotoğraflar aldım. Bir müddet sonra geldiğim istikametten biraz uzakta olarak Dörtdivan’a dönmeye başladım.
Yürüyüş uzun fakat çok dolu ve güzel olmuştu. Tabiatla yoğun bir temas kurabilmiştim. Düşüncelerimi ve duygularımı bu sessiz akışın berraklığına ve saflığına dâhil edebilmiştim. Erenler, o kadim ağaçların yurdu olan yer, tarifsiz güzellerin beşiği… Böyle kalmaya devam etsin.
Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni





Tüm yazarlar için tıklayın

YAZARLAR

Tamamı