Menâkıb-ı Mustafa Safî müellifi Derviş İbrahim Hilmî Bey’in kendisinden üç yaş küçük olan kardeşi Muhammed Zühdî Bey, Boluludur ve Mudurnulu Halil Rahmî Efendi’nin halifelerindendir. Kendilerinin doğum tarihi bilinmemektedir. Mezarında H. 1276 (M. 1859) senesinde vefat ettiği kayıtlıdır. Bugün Bolu’da Hayreddin-i Tokadî hazretlerinin metfun olduğu yerdeki İmâret Camii’nde mürşitlik vazifesinde bulunmuştur. Kabirleri buradadır. Burada ayrıca hanımı Hafize Hanım’ın ve oğlu Hafız Mehmet Bey’in kabirleri de yer almaktadır.
Kendileri kardeşi İbrahim Hilmî Bey tarafından menâkıpta “Cümleye üstün, irfanının kuvveti, tertemiz şeriata dikkati, yüce tabiatı ve meşrebindeki cömertlik cihetiyle yüzünden pek çok feyiz olacağı bilinen...” bir şahsiyet olarak tanıtılmaktadır.
Muhammed Zühdî Efendi, ağabeyi İbrahim Hilmî Bey gibi kitabet işiyle meşgul olmuş, buradan emekli olmuştur.
Menâkıbda onunla ilgili şöyle bir anekdot kayıtlıdır: “Muhammed Zühdî Bey, çocukluk zamanlarında bir mukabale gecesi hatırına gelmiş ki, ‘Ne olaydı şimdi Hazret-i Azîz benî esmâ zikri halkasına çekip ben de bu dervişler gibi çalışsaydım!’ diye bana ve dervişlerin hâllerine gıbta eylediğinde hemen aziz hazretleri post üstünde başını yukarı kaldırıp biraderimi eliyle içeri alarak esma zikri etmesini emir ve işaret buyurmuşlardır. Mukabeleden sonra kendisine ikinci esmayı telkin buyurup ‘Bundan böyle iç halkaya gir.’ diye ferman eylemişlerdir. O nutkun eseri olmak üzere biraderim günbegün terakki eylemiş, işte bu 1273 senesi Muharreminin onuncu günü (10 Eylül 1856) azizim Şeyh Halil Rahmî Efendi hazretlerinden hilâfet almıştır.”
Bu kayda göre Muhammed Zühdî Bey’in hilafetleri 10 Eylül 1856 senesinde gerçekleşmiştir. Yine menakıpta Muhammed Zühdî Bey hakkında şöyle bir anekdot daha nakledilmektedir:
“Yine biraderimin başından geçmiştir ki, bu kitabın başlanmasına hizmet olarak eyalet valisiyle Bolu kazalarını gezerken Ereğli’ye dört saat olan Alaplı kazasında adı geçen vali ile kayığa binmiş. Denizle önceden bir ülfeti olmadığından onu o kadar deniz tutmuştur ki, Alaplı’ya cenaze gibi çıkarılmış. Sağlığına kavuştuktan sonra Alaplı’dan altı saat mesafede bulunan Akçaşehir’e gitmek üzere yine adı geçen vali ile kayığa bindiğinde vali, “Ben sûre-i bahre izinliyim. Okurum. Onun için beni deniz tutmaz!” dediğinde biraderimin hatırına aziz hazretlerine teveccüh etmek gelmiş. Hemen derhal Safî Efendimize teveccüh ederek o gün hiç deniz tutmamış. Gülerek Akçaşehir’e çıktığında zikredilen vali bu hâli işitip azizimize öyle bir derecede muhabbet etmiştir ki, azline kadar yüce hizmetlerinde bulunmuştur.”
Hayreddin-i Tokadî hazretlerinin mezarının hemen yakınında Muhammed Zühdî Bey’in, eşi Hafize Hanım’ın, Oğlu Hafız Mehmed Bey’in mezarları yan yana. Hemen arka tarafta menakıb müellifi İbrahim Hilmî Bey’in olduğunu tahmin ettiğimiz mezar.
Muhammed Zühdî Bey’in menâkıbda bir gazeli kaydedilmiştir. Onun, başka manzumeler kaleme alıp almadığı hususunda herhangi bir malumata sahip değiliz. Söz konusu gazel şöyledir:
Te’sir etmiş pendimiz çün nazm olunmuş şerh-i hâl
Bu hidâyetdir tarîkda istemezler kîl u kâl
Ey dü çeşmim nûru mi’mâr-ı dilim gel yola gel
Bin hakîkat rahşına sen sürüben meydâna al
Bu fenâ âlâyişin terk eyle ittikâla kamu
Zerrece yokdur vefâsı cümlesi zıll u hayâl
Eyle ifnâ-yı vücûd mülk-i ‘ademde tut mekân
Koy bu kesret âlemini bahr-i vahdet içre dal
Terk-i dünyâ terk-i ukbâ terk-i terkden al haber
Zühdî bir âletdir ancak eyledi ol hasbihâl
Muhammed Zühdî Efendi’nin Kabri
Sonuç olarak Muhammed Zühdî Efendi, Bolu’da 19. Yüzyıl’da yaşamış, Halvetî-Şabânî usulünce manevî eğitim görüp Mudurnulu Halil Rahmî Efendi’den hilafet almış, kitabet işinden emekli olmuş şair bir şahsiyettir. Hayatı hakkında tek genel geçer kaynak, kardeşi Derviş İbrahim Hilmî Bey tarafından kaleme alınan Menâkıbnâme-i Mustafa Safî adlı eserdir. Dr. Yasin ŞEN