5.05.2024 20:36:41
USD (Alış - Satış) : 18.84 - 18.89 EUR (Alış - Satış) : 20.12 - 20.21
Zekeriyya ULUDAĞ
17 Aralık 2023 Pazar

DEVERAN-I DEM VE HAYAT


DEVERAN-I DEM VE HAYAT

Prof. Dr. Zekeriyya Uludağ
Dünyada yaşamaya başladığı günden beri tabii şartlara karşı duran her şeyi kendi gidişatı dışında oluşturmaya çalışan insanın hâkimiyeti altına alamadığı tek saha zamandır. Geçmişten bugüne bugünden geleceğe uzanan bir süreç olarak kabul edilen maddenin ezeli ve ebedi olduğunu kabul edenlerce sonsuz ve sınırsız olduğu, Allah’ın tek yaratıcı olduğunu düşünenler açısından diğer varlıklar gibi yaratıldığı savunulan bir varlık alanıyla hem karşı karşıyayız hem de onun içinde yaşıyoruz. Yaşayan insanın bilgi şartlarından biri olarak kabul ettiğimiz zaman, onsuz asla edemediğimiz ancak hayal âleminde dolaştığımız bir kavram olarak ifade edilebilir.

Felsefe tarihinde hem Doğu’da hem de Batı’da uzun uzadıya kılı kırk yararcasına tartışılmış bir kavramdır zaman. Burada felsefi ve dini bir tartışma içine girecek değiliz. Biz yaşayan ölümlüler mekân, zaman ve hareket üçlüsü içerisinde dünyayı ve evreni her gün yeniden anlamlandırabilmek için çalışıyoruz. Sadece şunu ifade edelim ki her ne kadar insanın nezdinde maddeye bağlı olarak görülse de kozmik açıdan tanrısal bir alanda yaratılmış olan gün, ay ve yıl olarak evrende bulunan gezegenlerin hareketleri matematiksel bir çerçevede takvimlendirilmiştir.

Dünya açısından reel kozmik açıdan izafi bir anlamlandırma itibariyle önce gelenle sonra geleni karşılaştırarak geleceğe bakan bizler sınıflandırılmış olandan ne ders çıkarıyoruz ne de oraya hazırlanıyoruz. Yani takvim sıralamasıyla zaman akıp gidiyor.

Zamanın akışı içinde dünyada meydana gelen olaylara baktığımızda en hareketli bölgelerin geri kalmış veya kalkınmakta olan sahalar olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum S.P.Huntington’un dediği gibi medeniyetler çatışmasının alanında bir başka ifade ile Müslüman ve Hristiyan toplumların kesişme noktalarında meydana gelmektedir. Vekâlet savaşları, terör grupları, mezhep mücadeleleri hatta savaşları dünyanın orta ve güney ülkelerinde gündeme gelirken gelişmiş diye kabul edilen kuzey ülkeleri zevk ü safa içinde yaşamaya devam ediyor. Bir başka ifade ile birilerinin rahatı ve konforu için yüzlerce mazlum canından olmaya devam ediyor. Binlerce yıldır bir devlet kuramamış olanlar dünya jandarmalığına soyunmuş olanların destekleriyle kendilerine uygulanan katliamların yenilerini yeni holokostlar icra ederek yaşatıyorlar.. Evangelist ve Siyonist yapılar yenidünya düzeni olarak adaletin rafa kaldırıldığı, vicdanların karardığı bir dünya hayaliyle toplumların isyanını bir avuç güç bir çuval haktan yeğdir diyerek görmezden ve duymazdan geliyorlar.

İnsanın serencamı, geçip giden zamanın elinde bazen bilinçli olanlarla bazen de elinde olmayanlarla sürüp gidiyor. Elbette biz de bu dehrin (zamanın) içinde olmakta olanlardan azade bir toplum değiliz. Ülkemiz bitmekte olan bu yıl içinde sevindiren aynı zamanda bizi üzüntüye gark eden onlarca olayla karşı karşıya kaldı. Binlerce insanımızı kaybettiğimiz depremler, mal ve can kayıplarına uğradığımız sel felaketleri hepimizin canını yaktı. Ayrılıkçı terör hareketleri binlerce insanımızın hayatına maloldu. Bilim, din, sanat ve kültür hayatımızda kaybettiklerimiz kaçınılamayan gerçekle yüz yüze geldiler. Elbette ülkemiz ve devlet hayatımız açısından gönüllere su serpen gelişmeler de meydana geldi. İtiraz edenler olmakla birlikte Ülkemizin dünya devletleri arasındaki saygınlığının ve tanınırlığının arttığını söyleyebiliriz. Gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya kaldığı ekonomik meselelerdeki sıkıntılarımızı maalesef uzun zamandır aşamadık. Bunun elbette pek çok sebebi vardır. Ancak başımıza bela edilen terör sosyal alandaki refah meselemizi oldukça sarstığı gerçeği ile yüz yüzeyiz.

Meselenin en can alıcı noktası ise insanımızın hala bilinçli bir şekilde olayların farkında olmadan yaşamaya devam etmesidir. Acı olan dünyevi menfaatlerin her şeyin önüne geçirilerek adeta varoluş meselesi haline getirilmesidir. İdeallerinden yoksunlaşan insanların oluşturduğu toplumlarda materyalist ve pragmatist duyguların aşırı bir rasyonalizmle meşrulaştırıldığını görüyoruz. Doğumla ölüm arasında yaşamak zorunda olduğumuz hayatı tasavvufi anlamda anlamamakla birlikte bireysel ve toplumsal değerlerinden uzaklaşan bir anlayış çalışmadan, üretmeden para kazanma hırsı ile yani tamahkarlıkla hayatı yaşamak isteyenlerle bu haksız kazancın üstüne oturma gayretleri içinde olan sahtekarların dünyası haline getirenlerin arttığı bir ortamı yaşıyoruz. Saadet zincirlerine, haksız kazançlara karşılık mazlumlara yardım eden bir toplumun varlığını da içimizde yaşatıyoruz. Birbirini anlamak yerine birbirine şiddet uygulayarak problemlerini çözmeye çalışan toplum haline geldik. Burada önemli olan gerçek ve tüzel kişilerin kendilerini sigaya çekerek tutum ve davranışlarını gözden geçirmeleridir.

Bütün olumsuzlukların giderileceği yer olarak gördüğümüz eğitim ise maalesef –son günlerdeki bazı düzenlemeler dışında- insani değerleri unuttuğu için ne bireysel gelişmeleri ne de toplumsal barışı sağlayabilmiştir. Olumsuzluklardan kurtulabilmek daha iyi bir dünya kurabilmek ve hayatı dengede tutabilmek için kalple nefsin, akıl ile içgüdünün savaşını değil bunların insani özellikler olduğunu hatırlayarak iyiden yana tavır takınan bir zihniyet geliştirmeye çalışmalıyız. Aksi takdirde bize sunulan hayatı zalimlerin kan akıttıkları bir arena haline çeviririz. O zaman da “zalime zulmü için uygulanan adalet, mazluma uygulanan zulümden daha şiddetlidir” cümlesinin gerçekleşeceği günü bekleriz. Konuyu A.F.Başgil’in “Demokrasi Yolunda” isimli kitabından bir alıntı ile bitirelim:

“İyiliği ve adaleti sevecek, kötülükten ve zulümden nefret edeceksin. Yalnız nefret edip durmayacaksın, hem de onunla mücadele edeceksin: muktedir isen elin, kolunla; değilsen sözlerin ve yazılarınla; buna da muktedir değilsen kötülük ve zulüm yapanlardan yüz çevirip onlara selam vermemek ve merhaba dememek suretiyle mücadele edeceksin. Bahtiyar o memlekettir ki, vatandaşları bu terbiye ile bezenmiştir.”


 


Tüm yazarlar için tıklayın

YAZARLAR

Tamamı