DÖRTDİVAN’DAN DERLENEN DEYİMLER - II
Önceki yazıda Dörtdivan’da derlenen deyimlerden “K” harfine kadar olanları paylaşmıştık. Bu yazıda Dörtdivan’ın sözlü zenginliğini gösteren derlediğimiz diğer deyimleri paylaşmak istiyoruz.
Kafasını mezar tahtasına vurmak: Dünyadaki yaşantısına göre bir insanın kabirdeki hesabının güç oluşunu anlatmak için söylenir.
Kanına ekmek doğramak: Bir kişi hakkında kötü düşünmek.
Karnına büküntü gelmek: Karnı ağrımak.
Katır (eşek) inadı: Aşırı inatçı kimseler için söylenir.
Kazan koyma: Dörtdivan’da köylerin büyük kısmı Ulusu ve Eğeci akarsularının kenarına kurulmuştur. Evlere su gelmeden ve çeşmelerden su akmadan önce bu köyler akarsu kenarlarında “sıbatlık” denilen yapılarda çamaşır yıkarlardı. Çamaşırlar belirli bir sıra ve düzen hâline yıkanırdı. Sıvatlıklarda dört-beş metrekarelik yassı taşlar bulunurdu. Ne kadar taş varsa gün içerisinde o kadar çamaşır yıkayan olurdu. Çamaşır yıkama sırasına “çamaşır löbedi”, haftada bir gün çamaşır yıkamaya da “kazan koyma” denirdi.
Kazdağlı: Başıboş gezen insanlar için kullanılır.
Kedi bazmaçla (bazlama ile) girer: Evlerde veya bir yerde açılan deliğin büyük olması.
Kedi kuyruğuyla oynar gibi: Karşısındakini hafife alarak muamelede bulunmak.
Kendini deli yerine koymak: Delirmiş gibi davranmak.
Koşu beygiri gibi: Uysal anlamda kullanılan bir deyimdir.
Köprü olsa da üstünden geçmemek: Eskiden iyiliği görülen insanlara zarar vermemek, onlara vefa göstermek için söylenir. Örnek: “Köprü olsan da üstünden geçmem.”
Kurdun nerden geleceğini bilmek: Kimden zarar geleceğini bilmek.
Kuz Tilkisi: İçinden pazarlıklı insanlar için söylenir.
Laf gavutlamak: Konuyu değiştirmek, duymazdan gelmek. Örnek: Teyzeme yaşını sordum, laf gavutladı.
Mehel olsun: “Ders olsun, tecrübe olsun” anlamında söylenir.
Mele kaşavusu: İki kişinin arasını açan. Fitneci.
Mihman olmak: Misafir olmak.
Nargını dakmak: Birine ceza vermek, onu pişman etmek.
Nasibini tilki gibi gezerek aramak: Çok çalışıp çabalayarak bir şeyler elde etmek.
Nazarı urgan kırmak: Nazarı çok dokunan kişiler için söylenir.
Otlamadan göklemek: Hiçbir icraatta bulunmadan konuşmak. Boş konuşmak.
Öküz arabası gibi: Ağır ağır yürüyen insanlar için söylenir.
Ölenler yürüye yürüye mi gitti: 1) Komşu hakkından bahsedilirken söylenir. 2) Hayırlı bir iş esnasında ölenler için sadaka ve hayır toplanırken söylenir.
Öllüğün körü! (Elinin körü): Hoşa gitmeyen bir tavır, davranış veya söz karşısında azarlama ifade eder.
Ölü eti yemek: 1) Ölenler hakkında gıybet etmek. 2) Çocukların gece sakız çiğnemesi.
Ölümü gösterip kansere razı etmek: İmkânsızı gösterip zoru kabullendirmek.
Ölünün hatırı diriden fazla sayılmak: 1) Ölüye saygı göstermek. 2) Kişilere öldükten sonra değer vermek.
Ölüyü hortlatmak: Ölenler hakkında iyi şeyler söylememek, ölen kişiye beddua etmek.
Pesend altında kalmak: Zan altında kalmak.
Pesent etmek: Gıpta etmek.
Salgun salmak: Para toplamak için haber salmak.
Salı içinde kalmak: Yapacak daha birçok işi olmak. Örnek: “Rahmetli daha neler neler yapacaktı. Salı içinde kaldı.”
Samanlık gibi: Geniş ve yüksek evler için söylenir.
Sayrılı gibi (olmak): Telaşlı ve sancılı bir şekilde ortada dolaşan kişiler için söylenir.
Selefte gezmek: Çalışmamak, boşta gezmek.
Sen tilkiysen ben de kuyruğuyum: Özellikle uyanık geçinen insanlara hitaben “ben senden daha uyanığım” anlamında söylenir.
Sular coştu, delileler azdı: Bahar ayları geldiğinde sular coştuğu gibi delilerin hareketlerinde de değişmeler olur.
Suyu soğulmuş değirmen gibi: Tenha, kimse kalmış yerler için söylenir.
Sükkam olmak: Grip veya nezle olmak.
Sürgenin ucu kaçmak: İpin ucunu kaçırmak, aşırıya gitmek.
Sütçü beygiri gibi: “Dur” denilen yerde duran, “yürü” denilen yerde yürüyen ve ortalıkta dolaşan kimseler için söylenir.
Şam şeytanı: Çok uyanık kimseler için söylenir.
Şeytanla alakayı kesmek: Ölenler için kullanılan bir deyimdir.
Tabuttan kolu çıkmak: 1) Yaşarken hak hukuk, haram helal bilmeden yaşayanların ölümünün zor olması. 2) Yaptıklarının kabir öncesinde, dünyada iken karşılığını görmek.
Taya gibi: Annesinin yanından ayrılmayan çocuklar için söylenir.
Tilkiye kümes bekletmek: Kendisinden zarar gelebilecek bir insana çıkarına uygun bir iş yaptırmak.
Tutulmadan eskimek: Yeni bir şeyi alıp kullanmadan eskitmek. Araç gereç ve elbiseler için kullanılır.
Ummu oluvermek: Bir kişinin bir şeyi yiyememe hâli.
Üflüh çalmak: Islık çalmak.
Ümügden geçe: Etrafına faydalı olan, birinin bir işi düştüğünde o işi karşılıksız yapan insanlar için söylenir. Bu deyim bir insanla ilgili referansta bulunurken söylenir. (Ör.: -Hüdâyi nasıl birisidir? – Niye sordun? –Geçen gün arabayı istedi de benden… -Ver ver Hüdâyi ümügden geçer!)
Vizelek-cız tutmak: Hayvanlara sineklerin saldırmasını ifade eder.
Yal deviren: Yaptığı işlerle, söylediği sözlerle ciddiye alınmayan, laf kalabalığı yapan kimseler için kullanılan bir tabirdir.
Yandugı yerde söğünmek: Başladığı yerde bitmek.
Yayla kapısı gibi gıcırdamak: Yayla kapıları menteşesiz olduğu için açılıp kapanırken devamlı ses çıkarır. Çok konuşan, sesi tiz çıkan kişiler için bu deyim kullanılır.
Yayla kapısı gibi: Çok geniş, büyük alanlar ve girişler için kullanılır.
Yayladaki süte yoğurt çalmak: Olmayacak bir işe kalkışmak.
Yedi gırım dört köşe: Çevredeki herkes, tüm akrabalar anlamına gelir. Örn: Ahmet yedi gırım dört köşeyi toplamış, sanki düğün ediyor.
Yongayla kaşınmak: Parasız kalmak.
Yorgan yamamak: Hasta olmak, yatmak.
Yumruğuyla yoğurt yemek: Bir işi kendi başına başarmak.
Yüreği kolay olmak: Bulantı geldiğini ifade etmek üzere söylenir.
Zır beyaz (olmak): Bembeyaz şeyler için söylenir. Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni