21.11.2024 20:06:41
USD (Alış - Satış) : 18.84 - 18.89 EUR (Alış - Satış) : 20.12 - 20.21
Yasin ŞEN
21 Mart 2021 Pazar

DÖRTDİVAN'DAN EFSANELER VE MENKIBELER

DÖRTDİVAN’DAN EFSANELER VE MENKIBELER
Dörtdivan, kısa hikâyeler, menkıbeler ve efsaneler açısından zengin bir özellik göstermektedir. Bunda ilçenin asırlar boyunca güçlü bir kültürün ve önemli şahsiyetlerin yeri yurdu olmasının önemli bir payı vardır. Biz bu konuda köşemizde “Dörtdivan’dan Hikâyeler-I” ve “Dörtdivan’dan Hikâyeler-II” başlıklı iki yazı yayınlamıştık. Bu yazılar Dörtdivan Kültür Atlası kitabımızda da yer almıştır. Tabii ilçedeki derlemelerimiz kitabın yayınlanmasından sonra da devam etmiştir. Biz bulduğumuz birçok edebî ve kültürel malzemeyi kaydetmeye ve bunlardan müstakil yazılar oluşturmaya devam ediyoruz. Derlenen ürünlerden bazıları yeni efsaneler ve menkıbelerdir. Bu yazıda derlediğimiz yeni ürünler muhtelif başlıklar altında bu yazıya derc edilmiştir.
* SECDE EDEN AĞAÇLAR
Bu hadise Deveciler Yaylası’nın Seyricek Yaylası’nda 1950’li yıllarda cereyan etmiştir. Fadime (Fedük) adında bir genç kız yaylada hayvanları arayıp bulamıyor. Aradan bir zaman geçiyor. Fakat hayvanlar gelmiyor. “Bunlar herhalde başka yaylanın hayvanlarıyla gıtmiştir.” diyor. Babasıyla beraber Beypazarı’nın yakın bir yaylasına gidiyorlar. Kızcağız oldukça saf kalpli birisidir. O zamanın şartlarından ötürü yürüyerek gidiyorlar. Sabah saatlerine kadar yürüyorlar. Güneş doğmaya yakın bir zamanda Fadime, babasına dönerek “Baba bu ağaçlar neden eğilip kalkıyor?” diye soruyor. Babası “Kızım ağaçlar sabah namazını eda ediyor!” diye cevap veriyor. [Kaynak kişi: Fahri Kayaalp, d. 1975, Dörtdivan-Deveciler Mahallesi. Bolu’da ikamet ediyor. Lise mezunu.]
* ÜMMÜ KEMAL’LE İLGİLİ BİR MENKIBE
Ümmü Kemal hazretleri Dörtdivan’da yaşayan büyük bir derviş olarak bilinmektedir. Bir gün bir adam Ümmü Kemal hazretlerinin yanına giderek bir soru sormuş. Adam “Benim ölümüm neyden olacak?” demiş. Ümmü Kemal hazretleri sakalını karıştırarak derin düşüncelere dalmış. Ve en sonunda “Senin ölümün sudan olacak!” demiş. O günden sonra o adam nerede su ve nerede dere görse kaçar olmuş. Bir gün çok susamış. Dayanamayacak bir hale gelmiş. En sonunda bir tarlada su birikintisi görmüş ve su içmek istemiş. Daha bir yudum almış ki hemen öksürmeye başlamış. Oracıkta ölmüş. Ölümden kaçarken ölüm onu bulmuş. Cenazesini defnetmişler. Cenazeye Ümmü Kemal hazretlerinin katıldığı söylenmektedir. O günden sonra Ümmü Kemal hazretlerinin namı bütün Dörtdivan’da yayılmış. (Ömerpaşalar Köyü, Azaplar Mahallesi’nde ikamet eden Mevlüt Ayer’den öğrencimiz Fatma Tülegen tarafından derlenmiştir.)
* ÜMMÎ KEMÂL’LE İLGİLİ BAŞKA BİR MENKIBE
Ümmî Kemâl hazretleri niye cuma namazlarına gelmiyor diye köylüler merak ediyormuş. Bir cuma vakti iki kişiyi onu cuma namazına getirtmek üzere yanına göndermişler. Bakmışlar ki, hazret yeni abdest almış. “Buyrun!” demiş gelenlere. Onlar da vaziyeti anlatmışlar. Niye cumalara gelmiyorsun? Seni cuma namazına götürmeye geldik!” demişler. Hazret de “Tutun bakalım kolumdan!” demiş. Adamlar tutmuşlar ve bir anda kendilerini Kabe’de bulmuşlar. Çok şaşırmışlar. Bu işe hiçbir anlam verememişler. Neticede namazı kılmışlar. Namazdan sonra Ümmî Kemâl hazretleri birden kaybolmuş. Bu adamlar perişan olmuşlar. Sormuşlar, soruşturmuşlar; fakat ondan hiçbir iz bulamamışlar. Aradan bir hafta geçmiş ve cuma günü gelmiş. Bu arada bu adamların perişanlığını gören bir kişi onlara Ümmî Kemâl’den söz etmiş. Demiş ki, “Onu gördüğünüzde eteğine yapışın ve bir daha da bırakmayın!” Sonraki cuma günü bu garip köylüler hazreti cuma namazında görmüşler ve onun eteğini tutup hiç bırakmamışlar. Cumadan sonra kendilerini köylerinde bulmuşlar. Köylüler bunlara “Sizi gönderdik, bu sefer bir haftadır siz kayboldunuz!” demiş. Adamlar da yaşadıklarını anlatmışlar ve hazret için “Siz ona dokunmayın, bir şey de söylemeyin!” demişler. (Ömerpaşalar Köyü, Azaplar Mahallesi’nde ikamet eden Mevlüt Ayer’den öğrencimiz Fatma Tülegen tarafından derlenmiştir.)
* ÜMMÜ NİNENİN YÜZÜĞÜ
Fahri Kayaalp’ten naklen. Bu olay dedesinin dedesinden beri anlatılagelen bir efsane. Bu aileye Hacımehmetgiller denir. Fahri Kayaalp’in dedesinin dedesi üç evlilik yapmış. Adamın ilk hanımından bir kızı olmuş. Daha çocuğu olmamış. İkinci evliliğini yapmış. Ondan da bir kızı dünyaya gelmiş. Üçüncü evliliğinden iki oğlu olmuş. Kadınların her birinin görevleri varmış. Birinci ev işleriyle, ikinci hanım hayvanlarla, üçüncü hanım da çocuklarla ilgileniyormuş.
Adamın ikinci hanımı Ümmü Nine, biraz saf ve temiz gönüllü biri imiş. Bir gün Seyricek Yaylası taraflarına inek salmaya gitmiş. doğru hayvanlara bakmaya gidiyormuş. Burada “Erenler” diye anılan bir mevki vardır. Ümmü Nine, herkesin yarım saatte gidip geldiği bu yerden hemen dönmezmiş. Ona “Nerede kaldın?” dendiğinde insanların geyik sağdığı, geyik sağan insanları izlediğini ve geyik yavrularını sevdiğini söylermiş.
Ümmü Nine bir gün Erenler diye anılan bu yerde bir düğün dernek görmüş. Onların yanına gitmiş. “Siz burada ne yapıyorsunuz!” demiş. Onlar da “Düğün ediyoruz!” demişler ve kadının parmağına bir yüzün geçirmişler. Bu yüzük âdeta nûrdan bir şeymiş. Kadın köye gelince sürekli parmağını tutuyormuş. Parmağındaki yüzüğü kimseye göstermek istemiyormuş. Bu nurdan yüzük yayladaki insanların dikkatini çekmiş. İnsanlar bunun sebebini sormuş. Kadın da olan biteni anlatmış. Parmağındaki yüzüğü artık hiçkimse göremez olmuş. [Kaynak kişi: Fahri Kayaalp, d. 1975, Dörtdivan-Deveciler Mahallesi. Bolu’da ikamet ediyor. Lise mezunu.]
* KESİLEN AĞAÇ
Motorlu testere çıkmadan önce kalın çam ağaçları baltayla kesiliyordu. Bir Cuma günü baltasını yanına alan Beypazarlı bir amca ormana tomruk için gider. Bu amca ormancılıkla geçiniyormuş. O gün ağaç kesecektir. Bir ağacı gözüne kestirmiş. Bu ağaç hayli büyük ve kalındır. Bu amca sabah saatlerinde kesmeye başladığı ağacın öğlene kadar ancak yarısını kesebilmiş. Epey çalışmış fakat yorulmuş. O yorgunlukla ağacın dibinde uyuyakalmış. Rüyasında kesmek istediği ağacın başka ağaçlarla konuştuğunu görmüş. Başka ağaçlar, onun kesmek istediği ağaca “Haydi Cuma namazına!” demiş. O da “Ben gelemem. Yaralıyım ve abdestim bozuldu. Çıram akıyor. Sen git!” demiş. Adam uyanınca ağaç kesmek işinden vaz geçmiş. Ormancılığı terk etmiş ve Ankara’ya göç edip artık şehre yerleşmiş. (Beypazarı, Seyricek’e yakın olduğu için bu hadise muhtemelen Seyricek Yaylası’nda olmuştur.) [Kaynak kişi: Fahri Kayaalp, d. 1975, Dörtdivan-Deveciler Mahallesi. Bolu’da ikamet ediyor. Lise mezunu.]
* DÜLDÜL MEVLÜT’LE İLGİLİ BİR ANLATI
Düldül Mevlüt nakledildiğine göre çok mütedeyyin bir insandır. Bazen onunla ilgili keramet gibi anlatılan olaylara tesadüf etmek mümkündür. Onlardan biri şöyledir: Yağmur duasına çıkıldığı bir zaman okunan taşları suya atma sırası geldiğinde Koca Müftü (Geredeli Mehmed Emin Efendi) “Bugüne kadar orta namazını (ikindi namazını) hiç kazaya bırakmamış biri var mı?” diye sormuş. Kalabalıkta o sırada Düldül Mevlüt kalkmış. Okunmuş taşları sıra ile suya atmış. Gökyüzünde hiç bulut yokken az sonra yağmur yamaya başlamış. Halbuki insanlar onun böyle bir insan olduğunu bilmezler imiş. Çevrede bu durum onun veliliğine işaret sayılmaktadır. (Kaynak: Alparaslan Karabulut, “Geçmişten Esintiler”, DİVANKAV Bülteni, s. 11, Ağustos 2008, s. 11.)
* HACI MÜDERRİS’LE İLGİLİ BİR BAŞKA ANLATI
Hacı Müderris’le ilgili mevcut bir anlatı şöyledir: “Abdullah Halil Efendi’nin dedesi, Müderris Ahmet Efendi’nin (Bilindiği kadarıyla adı Mehmed Efendi’dir.) kırklardan olduğu söylenir. Müderris Ahmet Efendi her sabah, sabah namazını kırklarda kılar ve karısı da bunu hiç bilmezmiş. Bir sabah hanımı uyandığında bakar ki Ahmet Efendi evde yok. Biraz sonra da Müderris Ahmet Efendi eve gelmiş. Hanımı nerede olduğunu sormuş. Ahmet Efendi söylemek istemese de hanımının zorlaması üzerine gittiği yeri açıklamak durumunda kalmış: ‘Hanım ben her sabah, sabah namazını Kırklar’da kılarım. Bugün de sabah namazını kılmak için Kırklar’a gittim ve gelirken yolda çiğdemlerin çıkmış olduğunu ve her çiğdemin üzerinde de meleklerin olduğunu gördüm. Onlara basmamak için dikkat ederek ağır ağır geldim.’ demiş.” (Yunus Baki Koçak, Gerede’de Dinlediğim İbret Verici Hikâyeler, Ankara 2012, s. 118.)
* MÜDERRİS AHMET EFENDİ’YLE İLGİLİ BİR KISSA
Müderris Ahmet Efendi, Doğancılar köyündendir. Yaşlılık yıllarında kendisinin sabahın erken vakitlerinde Kırklar Makamı’na namaz kılmaya gittiği söylenir. Kendisi yine böyle giderken bir ağacı secde hâlinde görür. Apacın tepesinde mendilini bağlar. Sabahleyin gün ışıyınca mendili ağacın tepesinde görenler şaşırırlar. Müderris Efendi ağaca nasıl çıktı, diye sorarlar. Ahmet Efendi vefatına yakın bu sırrı insanlara söyler.
Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni





Tüm yazarlar için tıklayın

YAZARLAR

Tamamı