DÖRTDİVAN YAYLALARI
Bolu'nun hemen her yerinde olduğu gibi Dörtdivan'ın yaylaları da özellikle bahar aylarında o zümrüt yeşiliyle beraber uzanmaktadır. Dörtdivan yaylalarınının özelikle Aladağ kısmına her geçen gün göçler daha da azalmaktadır. Bu yaylaların çoğuna ise hiç göç edilmemektedir. Güzelliği dillere destan Dörtdivan yaylaları yüzyıllardan beri getirdiği kültürünü, yayla evlerini dolayısıyla her geçen gün biraz daha kaybetmektedir.
Dörtdivan Yaylaları iki grupta incelenebilir: Aşağı yaylalar ve Aladağlar. Bir de bunlara mandıraları ve mandıra benzeri yaylaları bir üçüncüsü olarak ilave edebiliriz. Aşağı yaylaların bir çoğunda özelikle yaz aylarında göç olmaktadır. Bunların bir kısmı köy görünümü almıştır. Kadılar Mahallesi, Hacetler ve Bayramlar'ın ortak yaylası Karapınar Yaylası böyledir. Cemaller'in yaylası olan Kirazlı Yayla da böyledir. Kargıbayramlar ve Deveciler'in yaylası olan Deller Yaylası, nam-ı diğer Ekinli Yayla da elektrik hattının döşenmesi ile giderek bir köy görünümü almıştır. Buralarda genelde hayvancılık yapılmaktadır. Deller Yaylası'nın hemen yanında uzayan geniş düzlüklerde tarım da yapılmaktadır. Deveciler'in yerleştiği Sümme Yaylası da özellikle ilkyazdan sonra bir köy görünümü almaktadır. Doğancılar'ın Karaçayır Yaylası da büyük ölçüde böyledir. Bütün bunlar bu yaylalara hatırı sayılır bir şekilde göç olduğunu göstermesi açısından sevindiricidir.
Dörtdivan'da ormanlar içinde kalan ve genelde yükseklerde yer alan yaylalar Aladağ diye bilinir. Aslında bu isim bir dağ silsilesinin adı olmakla beraber burada giderek ve özellikle ormanların içinde kalan yaylaların adı olmuştur. Bu yaylaların etrafında çam ve köknar başta olmak üzere birçok ağaç türü bulunur. Bu ormanlar yaylalara muhteşem bir güzellik katmaktadır. Aynı zamanda Aladağlardan Dörtdivanlılar kışlık odunlarını temin etmek için faydalanır. Özellikle güz aylarında buralara odun için gidilir.
Aladağ grubu içinde kalan yaylalar arasında Seyricek Yaylası (Adakınık, Deveciler, Çitler), Sorkun Aladağı, Bıçkı Yaylası (Sorkun Köyü), Aktaş Yaylası (Bünüş Köyü), Hokhok ve Çiçekli Yaylaları (Cemaller Köyü), Çetikören Aladağı muhteşem güzellikte yerlerdir. Buralara pek fazla göç olmamaktadır. Bu yaylaların bir özelliği de geleneksel yayla evlerinin büyük ölçüde korunmuş olmasıdır. Bir kısmı yıkılan ve harap olan bu evler geçmişin hafızası durumundadır.
Dörtdivan yaylalarının bir diğer özelliği tertemiz suları, kaynakları, pınarları kendisinde barındırmasıdır. Bu yaylalarda bilhassa Sayık Aladağı'nda bulunan alabalıklar bu yerlere özgü ve kırmızı beneklidir. Bunların koruma altına alınması gerekmektedir. Bu yaylalarda yer alan pınarların, çeşmelerin kendine özgü isimleri Türkçemizin en güzel isimleri arasında sayılabilir.
Dörtdivan yaylalarının bir diğer dikkat çeken özelliği bu yerlerin eski yerleşim yerlerinin üzerine kurulmuş olmasıdır. Yaylaların yanında veya bulunduğu yerlerde eski mezarlar ve yapı harabeleri bulunur. Bu da bu yaylalarda bir zamanlar kadim yerleşim yerlerinin ve belki de şehirlerin bulunduğunu gösterir. Zaten Evliya Çelebi Seyahatnâmesi'nde bu yerlerin fethine dâir yer alan kayıtlar buraların Türklerden önce eski bazı şehirlere ev sahipliği yaptığını göstermektedir. Deveciler Mahallesi'nin yaylası olan Sümme Yaylası'nın hemen girişinde bulunan Kayser Çeşmesi, yine bu yaylaya giden tarihi bir yol, burada bulunduğu söylenen kalıntılar da bunu daha net bir şekilde doğrulamaktadır. Benzer durum başka yaylalar için de söz konusudur. Fakat bunlar üzerinde hemen hiçbir araştırma yapılmamıştır. Dörtdivan tarihi üzerine yapılacak bir çalışmada bunların ilmî olarak göz önünde bulundurulması gerekir.
Dörtdivan yaylaları günümüzde büyük ölçüde metruk hâle gelmiştir. Ekonomik meşgalesi doğal olarak hayvancılık merkezli gelişen Dörtdivan'da yoğun göçler sebebiyle giderek pek fazla nüfus kalmamış ve bunun neticesinde asırlardan beri devam eden yayla hayatı sönmeye yüz tutmuştur. Artık köylerin bir kısmında hayvancılık maksadıyla buralara giden bir hane bile bulunmamaktadır. Özellikle Aladağlar'da bulunan yukarı yaylalar büyük ölçüde terk edilmiş bir hâldedir. Çalköy Aladağı gibi bilhassa yazlık olarak gidilen ve yazın kısmen de olsa canlanan yaylalar olmakla birlikte hemen onun karşında muhteşem güzelliği ile göz kamaştıran Çetikören Aladağı gibi artık hemen pek kimselerin uğramadığı ve metruk bir görünüm alan yaylalar da vardır. Çalköy Aladağı'nın yine ilerisinde ve karşı dağlardaki Çiçekli Yayla ile Hokhok Yaylası da aynı durumdadır. İsimlerinin güzelliği ile dikkat çeken bu yaylalar doğal güzellikleriyle de özellikle bahar aylarında insanı büyülemektedir.
Yayla hayatının en güzel, en doğal bir şekilde yüzlerce yıl yaşandığı bu yerlere artık kimseler uğramıyor bile. Hep bir hikayeye yaslanan ve asırlarca yayla insanın hasretleri, düşünceleri, duyguları, bekleyişleri, ümidi ile bezenen yer isimleri, onca hatıra nisyan dalgaları arasında yitip gidiyor her geçen gün. Sesveren Kayası, Ellialtı, Gocakarı, Kayseri Bunarı, Öküz Kayası, Kedi Kayası, Gelin Kayası, Dede Bunarı, Darkaya, Sucak Dede gibi daha yüzlerce yer adını şimdiki yeni nesiller bilmiyor bile.
Bu yer adları içinde dikkat çekenlerden birisi de Dedeler, Erenler, Dede Çamları gibi adlarla anılan mevkilerdir. Buradaki eski çam ağaçları özellikle dikkat çeker. Bu mevkilerde ağaç kesmenin, odun yapmanın insanın başına çok sıkıntılar açacağı söylenir ve bununla ilgili hikâyeler nakledilir. Karapınar Yaylası'nın yakınında bulunan Erenler veya Dedeler mevkiinde bu konuda yaşanan olaylar hâlâ dilden dile anlatılır. Kısaca bu Erenler veya Dedeler diye anılan mevkiilerin Ören yeri olma ihtimali bulunması yanında buralarda ilk yerleşen veya bu yerlerde daha sonra buralarda yaşayan Türklerin hatıralarını bulmak da mümkündür. Bıçkı Yaylası'na adını veren Bıçkı Dede'de olduğu gibi...
Dörtdivan yaylalarında Oğuz boylarının buralara yerleşmelerine dair bazı izler de bulmak mümkündür. Çavuşlar Mahallesi'nin aşağı yaylası, Karaevli'den bozma Karahelvi diye de bilinir. Karaevli boyu Oğuz boylarından birinin adıdır ve bu isim Anadolu'da yaygın bir kullanıma sahip değildir. Bu isimlendirme yaylanın en azından bir müddet Karaevli boyuna mensup Oğuzların yerleştiği bir yer olduğunu göstermektedir. Dörtdivan'ın Düğer köylerinin yerleştiği yaylada bulunan Kayı boyu damgasını taşıyan bir taşın üzerinde incelemelerimiz neticesinde Düğer boyuna ait tamgaların da olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda yaylanın iki Oğuz boyu arasında el değiştirdiği anlaşılmaktadır. Dörtdivan yaylalarının bu şekilde Oğuz boylarının bu bölgedeki varlığını gösteren yerler olduğu görülmektedir. Ayrıca bu yaylalara Köroğlu'nun bazı izlerine de rastlamak mümkündür. Sayık Aladağı bu yerlerin başında gelmektedir.
Dörtdivan yaylaları Dörtdivanlı şair ve yazarların kaleminden zaman zaman dile gelir. Zaten ilhamı oldukça gür bu yerler bir şiir ve hatıra elbisesine bürünürler.
Sonuç olarak Dörtdivan yaylaları güzelliği, hatıraları, insana ilham ettiği duygularıyla her zaman anlatılmaya, yaşanmaya değer yerlerdendir. Bu güzellikler, burada yaşanan hatıralar unutulmamalı. Sevenleri gurbete gittikçe Dörtdivan yaylaları her gün daha fazla mahzun olmada, garip kalmada. Bu böyle olmamalı artık. Dileriz bir gün Dörtdivan yaylaları güzelligi ve tefekkürü besleyen yönüyle yeniden hatırlanır. Yasin ŞEN
Dörtdivan