23.11.2024 15:24:13
USD (Alış - Satış) : 18.84 - 18.89 EUR (Alış - Satış) : 20.12 - 20.21
Yasin ŞEN
16 Şubat 2021 Salı

DÜLDÜL MEVLÜT'TEN DERLEMELER - I

DÜLDÜL MEVLÜT’TEN DERLEMELER - I
İnsanları güldüren, sözleriyle eğlendiren Düldül Mevlüt, bazı devlet adamlarıyla bu sayede yakın temas kurabilmiştir. Süleyman Demirel ve Turgut Özal’la bu sayede görüşebilmiştir. Nail Tan, Kültür Bakanlığı’nda görev yaptığı bir sırada bakanla görüşmek isteyen Düldül Mevlüt’e izin vermek istemeyen özel kalem müdürüne onun kafiyeli sözlerle hitap ettiğini, bunun kendisinin çok dikkatini çektiğini ve bu sayede Düldül Mevlüt’ün bakan beyle görüşebildiğini kaydetmektedir.
Düldül Mevlüt’le ilgili derlemelerde en dikkat çeken satırlar, onun kendini tanıttığı şu satırlardır: “Yapı daşı yapıya gonu / Vilayetimiz Bolu / İçimiz dolu / Ne olusa fakır fukaraya olu / Devletsüz millet olmaz / Milletsüz devlet olmaz / Boşaduğum garının topuğuna basman / Öleciyimi bilmen, başıma geleciyi bilürün / Bolu’nun edirafı söğüt / Sana veriyon bi öğüt / İsdersen dut, isdemezsen dutma / Bi adam otuzundan gırkına gada çapgun / Gırkından atmışına gada sapgun sayılu / Şindi benim sapgunluk zamanım.”
Düldül Mevlüt âniden, doğaçlama şiir gibi ama çok kısa metinler kurabilme kabiliyetine malik biri idi. Yelkenler Yaylası’nda kazlarını kaybeden bir kadınla geçen muhaveresi hem çok komik hem de mahalli komikliğin en tipik örneklerinden birisidir.
Çeşitli yazılarda söz konusu edilen sözleri aslında birer fıkra gibidir. Onlardan birisinde Dörtdivan’ın bir köyünde köpekler hindilerden yedi tanesini boğar. Düldül Mevlüt o köyden geçerken “Şair dayı filan kişinin culuklarını (hindilerini) köpekler boğdu. Bu culuklara bir şeyler söyleyiver.” derler. Düldül Mevlüt de şunları söyler: “Yedi culuğu köpek boğdu merd oldu / Yedi culuk on sekiz gaduna derd oldu / Ayağınızı salasunuz / Güle güle merdimanın başında galasunuz / Heybe geldi mi hemen alusunuz / Göğnüme dakamazsınız / Siz bu ağızınan vallahi ocak yakamazsınız / Gene de on sekiz gadun yedi culuğa bakamazsınız.” (Mehmet Ali Ayer, “Şair Düldül Mevlüt”, DİVANKAV Bülteni, S. 5, Haziran 2002, s. 7-8.)
Düldül Mevlüt böyle der ama, bu sefer de kadınlar culuklara sen baktın, bakmadın kavgasına girişirler.
Düldül Mevlüt’ün sözlerinde ilk dikkati çeken husus ilk başta kalıp ifadelerden hareketle bir cümle kurması ve ona uygun kafiyeli sözleri peşinden getirmesidir. Bunlar onun konuşmalarının çok sevilmesine, düzenlenen hemen her meclise çağrılmasına hizmet ediyordu. İnsanlar onun ağzından dökülecek sözleri merakla bekliyorlardı. Onlardan birkaçını aşağıya kaydediyoruz: “Gamı gasaveti atmak / Ağınan garayı seçemem / Yastuk olup batmak / Ayağını salmak / Gayrı dur dedüğüm yerde durmak” (Nail Tan, “Bolu İli Halk Edebiyatının Kaynaklarından Dörtdivanlı Düldül Mevlüt”, DİVANKAV Bülteni, S. 6, Haziran 2003, s. 18.)
Düldül Mevlüt yine sözlerinin arasında sohbetlerin, muhabbetlerin bitmeyeciğine dair şöyle kalıp ifadeler de kullanmıştır: “Eşinen dosdunan danışsam / Zabahlara dek gonuşsam / Benim muhabbetlerim vallahi gene bitmez.” (Nail Tan, “Bolu İli Halk Edebiyatının Kaynaklarından Dörtdivanlı Düldül Mevlüt”, DİVANKAV Bülteni, S. 6, Haziran 2003, s. 18.)
Sayık Köyü Yaylası’nda düzenlenen Köroğlu Şenliğine niye gelmediğini soran Âşık Ali Çatak’a Düldül Mevlüt şu cevabı verir: “Gamı hasaveti guymayınca / Sizün geldüünüzü duymayınca / Ben ne biliyin / Gocasız garıdan çocuk olur mu? Olmaz. / Ayranı döv döv yağ çıkar mı? Çıkmaz. / Benim de habarım olmayınca olmaz.” (Nail Tan, “Bolu İli Halk Edebiyatının Kaynaklarından Dörtdivanlı Düldül Mevlüt”, DİVANKAV Bülteni, S. 6, Haziran 2003, s. 18.)
Düldül Mevlüt’e yaşını sormuşlar: “63” demiş. Sonra ilave etmiş: “Bi adam otuzundan gırkına gada çapkın, gırkından atmışına gada sapgun sayulur. Benim sapkun zamanların gayrı.” Nail Tan, 1977 senesinde Ankara’ya geldiğinde devlet büyükleriyle, milletvekilleriyle ne konuştuğunu sorduğunda ondan şu cevabı almış: “Ağınan garayı seçdiniz / Zor zahmet iktidara geçdiniz / Ateşi yakın / Türk milletine elünüzden geldüğü gada bakın / Uçan guşlardan habar sesledük / Gendümüzü besledük / Emaneti size teslimledük dedim / İyi yollara sapılmış / Her bi yerünüz tamam olmuş / Devletimize, milletimize Allah zeval vermesün dedim / Dere tepe aşamak / Edrefi guşamak / Elele verib böyle yaşamak nasib etsün dedim / Hem yağluyuz / Hem size bağluyuz / Allah sizi bahtiyar etsün dedim / Allah’a ısmarladım sizleri / Duadan unutmayasanız bizleri / İstedüğünüz zaman yokların ben sizleri / Allah dairenize mürabet etsin dedim / Ben ayağını saldım / Memleket namına galdım / Gelinden seet 11’e gada izni zor aldım / Ben gidiyom, bana Allah’a ısmarladık dedim.” (Nail Tan, aynı yazı, s. 18-19.)
Düldül Mevlüt, kendisinden kayıt alan Prof. Dr. Faruk Sümer’le Prof. Dr. Ahmed Edip Uysal’a da şunları söyler: “El ele bakışdınız / Göz göze dakışdınız / Ankara’dan çıkışdınız / Bu işi meydana götüdünüz / Göynüme dakın / Ateşi yakın / Bu memlekete elünüzden geldüğü gada bakın / Dur dedüğüm yerde durun / Boynunuzu burun / Ziyaret etmek içün buraya / Bir abede (âbide) gurun / Bunu sizlerden beklerin / Hem sözümden azılacak / Hem birez gızılacak / Hem sizin hâtıranız olacak / Hem tarihlere yazulacak / Bu boş dünyadan gözlerim dulunacak / Burada hâtıranız bulunacak.” (Nail Tan, “Bolu İli Halk Edebiyatının Kaynaklarından Dörtdivanlı Düldül Mevlüt”, DİVANKAV Bülteni, S. 6, Haziran 2003, s. 19.)
Faruk Sümer’in Düldül Mevlüt’in söyledikleri hususunda Dede Korkut lisanı ile konuştuğuna dikkat çektiğini yukarıda ifade etmiştik. Salih Zeki Kutucuoğlu için söylediği şu sözlerle de Düldül Mevlüt gerçekten bir Dedem Korkut lisanı ile konuştuğunu ortaya koymaktadır: “Kutucuoğlu, sen şimdi bunları / Gıyıdan köşeden hopladın / Sebep oldun topladın / Ayağını saldın / Binbaşılıktan tekaüdiyeni aldın / Vardığı yeri haklayan / Gidip gidip sizi yoklayan / Evrakları saklayan / Yaz kış yaruşturan / Üç yüz senelik işi garuşturan / Bu Zeki Bey / Gafan çalışsın / Dövletsiz millet, milletsüz dövlet olmaz / Vasıtasız cennete bile gidilmez / Bu vasuta oldu / Siz yardımcı oldunuz / Allah da yardım etti.” (Nail Tan, aynı yazı, s. 19.)
Düldül Mevlüt’ün aşağıdaki sözleri, Dörtdivan’daki kadınların yaşayışını bir mizah havası içinde vermektedir. Bunlarda Dörtivan’daki sosyal hayatın ve yayla kültürünün başarılı bir mizah havası içerisinde anlatıldığı görülür: “Bi gelin nisan ayından avusdos ayına gada bi evde içişleri bakanı sayılu. Niye derseniz gelin yaylıya çıkacak. Çıkacak emme püsküllü bi cember iste, gadife bi fistan ise, okkalı bi guşağınan bi donnuk iste, topuklu bi mes iste, un çufalıynan kese kağıtları da ayrııı. Bi dünya masuruf edesin, el yir yağın okkasını beş yüz liriye, sen yirsin beş bin beş yüz liriye. Yaylıya gidesin suratına bakılmaz.
-Söyle söyle saça:
-Seni gorduğu yerde gaça;
-Gide daşın depesine .…, yanına varılmaz.
-Yaylıya gidip de malı melalı sağlamca koye de gotümez.
-Dur dedüğüm yerde duru;
-Boynunu buru;
-Yarım metero deyniynen de bızaya garer bazarı vuru, ya kel ede ya kör ede götürü köye, unu da salam gotümez.
-Çalıynan çırpıynan zobıyı yakdım da;
-Çamın kuynerin altında yattım da;
-Sığıra sıpıya ben bakdım da;
-Borcu borca ekledim de;
-Yaylanın başını bekledim de; der vallahi altı ay gış yağ ölçiyinen başına varamazsın.”
(Mehmet Ali Ayer, “Dörtdivan Şairi Düldül Mevlüt’ten”, DİVANKAV, S. 9, Haziran 2006, s. 6.)
Düldül Mevlüt’ün devlet adamları ve bürokratlarla sık sık görüştüğüne ve onların kendisine sık sık “şair” diye hitap ettiğine yukarıda işaret edilmişti. Bunlardan birinde Düldül Mevlüt, Dörtdivan’ın Gerede’ye bağlı bulunduğu zamanlarda kaymakamın huzuruna çıkmış. Bir süre oturmuşlar. Düldül Mevlüt sonunda müsaade istemiş. Kaymakam: “Şair dayı, siz köylüler kılıbık oluyorsunuz galiba. Nineden korktuğun için mi erken kaçıyorsun?” der. Düldül Mevlüt: “Gaymakam Bey, kimin gılıbuk olduğunu Gerede bazarında ben sana deyvörün, bunu unutma!” diye karşılık verir. Soğuk bir Gerede gününde Düldül Mevlüt, kaymakamı pazarda görür. Yanına yaklaşır. Kaymakam ona görünmek istemez ama şair de peşini bırakmaz. Düldül Mevlüt şöyle der: “Gaymakam Beyin sırtında bir gocuk / Gucağında va bi çocuk / Hanımın elinde dolu bi file / Ne gaymakamın çekdüğü bu çile!” Bunu der demez ortadan kaybolur. (Mehmet Ali Ayer, aynı yazı, s. 6)
Düldül Mevlüt, köyünden biriyle valinin huzuruna çıkmak ister. Orada görevli bir bayanın elindeki aynaya bakıp kendisine çeki düzen verdiğini görür. Bunu gören Düldül Mevlüt: “Gızım sen tek misin çit misin?” diye sorar. Bayan onun dediğinden bir şey anlamaz. “O ne demek oluyor dede?” diye karşılık verir. “Yani evli misin, bekar mısın?” der Düldül Mevlüt. “Bekarım dede, neden sordun ki?” Düldül Mevlüt de bunun üzerine şunları söyler: “E gızım minarede ezen / Kendine verip duruyon düzen / Yasduk olup batmayınca / Gamı gasafeti atmayınca / Herifinen sarılıp yatmayınca, ne anadım ben senin güzelliğinden!” (Mehmet Ali Ayer, aynı yazı, s. 6).
Buna benzer bir anektodu Nail Tan da nakletmektedir. Bu ise Ankara’da gördüğü, aynanın karşısında süslenen bir bayan için söylenmiştir: “Memlekette ezen (ezan) / Gendüğe veriyon düzen / Sen tek misin, çift misin dedim / Ere gittin mi dedim / Hayur, bir yere gitmedim dedi / Gız beynin gurusun senün dedim / Çoklarının hatırını kıymıyıcan / Bu daireden bıkmıyıcan / Halina münasip bi beye varmıyıcan / Borcu borca ekleycen / Boş garyolayı bekleycen / Sen de memur olucan / Aklın gurusun senün dedim. / Eşinen dosdunan danışmayım / Gayrı fazla gonuşmayım / Ağınan garayı seçüme / Gençliğini boşuna geçüme / Aglını başına topla dedim.” (Nail Tan, “Bolu İli Halk Edebiyatının Kaynaklarından Dörtdivanlı Düldül Mevlüt”, DİVANKAV Bülteni, S. 6, Haziran 2003, s. 19.)
Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni








Tüm yazarlar için tıklayın

YAZARLAR

Tamamı