İlim ve irfan merkezi şehirlerimizin bazısı tarih içinde şiirin de merkezi hâline gelmişlerdir. Buralar bir bakıma aslında kültürün üretildiği kültür havzası konumundadırlar. Gerede tarihte bir kültür merkezi olarak öne çıkan yerlerdendir. Bunun sonucu olarak şehir, kültür tarihimizde âlimleri ve âriflerleriyle olduğu kadar şairleriyle de öne çıkmıştır.
Gerede'de Anonim Halk Edebiyatı mahsullerinin yaygınlığı buranın şiir konusundaki başka bir zenginliğidir. Özellikle ilâhî söyleme geleneği bu hususta zikredilmesi gereken konuların başında gelir. Örneğin Ali Rıza Ünlü'nün Tarih Boyunca Gerede kitabına kaydettiği Masum İlâhîsi, Koyun İlâhîsi, Çam İlâhîsi, Seher Vakti İlâhîsi, Kuzu İlâhîsi, Çulha İlâhîsi ilçenin bu konudaki zenginliğini gösterir. Fakat Gerede'de bir zamanlar yaygın bir şekilde söylenen ilâhîlerin toplu olarak çalışılmadığını burada ifade etmek isterim.
Gerede'nin şiir kültürü hususundaki zengin birikimi bugün de yetiştirdiği şairleriyle devam etmekte ve ilçe kültür ve edebiyatımıza günümüzde bile kıymetli şâirler armağan edebilmektedir. Bu yazının bu kısmında öncelikle olarak bunun sebepleri üzerinde biraz durmak istiyoruz.
Gerede hangi özelliği ile öne çıkmıştır ve onun tarihte birçok şair yetiştirmesindeki başlıca âmiller nelerdir? Öncelikle burada birden fazla neden üzerinde durabiliriz. Gerede'nin tarihten getirdiği kültür mirası, buranın tarihte bir ilim ve irfan merkezi olarak öne çıkması, belki doğal güzellikleri konu üzerinde etkili olmuştur. Fakat bizim burada asıl üzerinde durmak istediğimiz husus Gerede'nin özellikle Osmanlı döneminde bir ilim ve irfan merkezi olarak öne çıkmış olmasıdır. Bilhassa tasavvuf merkezlerinde şiir mirasının öne çıktığı ve buralarda pek çok şairin yetiştiği kabul edilen durumlardandır. Tekke veya dergâh çevrelerinde yetişen dervişlerin ya kendileri ya da yakınları bir şekilde şiirle yoğun bir şekilde ilgilenmişlerdir. Bunda elbette tekkelerde Muhammediye, Ahmediye, Yunus Emre Divanı başta olmak üzere birçok eserin okunmasının etkili olduğu düşünülebilir. Beri yandan tekkelerde vazife yapan mürşitlerin şiirle meşgul olması dervişleri de şiire sevk eden âmillerden birisi olmuştur. Gerede de tarihte bazı tasavvuf mekteplerinin faaliyetlerinin yoğun bir şekilde görüldüğü yerlerdendir. Özellikle Halvetiyye burayı 19. Yüzyıl'da bir merkez hâline getirmiştir. Geredeli Hacı Halil Efendi'nin Aşağı Tekke'de uyandırdığı çerağ bir irfan merkezi hâlinde genişlemiştir. Onun yetiştirdiği dervişlerden ve onların yetiştirdiklerinden birçok şair zuhur etmiştir. Bizzat Hacı Halil Efendi'nin oğlu Mustafa Rûmî Efendi divan sahibi bir şairdir. Onun Mustafa Tatcı ve Abdülkerim Abdülkadiroğlu tarafından yayınlanan (2. Baskı, H Yayınları, İstanbul 2013) divanında geçen bir manzumesi şöyledir:
Gezerler halk-ı ‘âlem içre dâim
Kimine gül olur kimine hârdır
Ederler sûk-ı ‘aşkda satı-bâzâr
Alır cânân verir cânları zerdir
İçmişler ezelde mey-i vahdetden
Sözü efsâne olur çün hoş sırdır
Görüp zâhirde hâlin etme inkâr
Yakar seni zirâ dilleri pür-nârdır
Vahdet ehli gezer kesretde dâim
Sanasın Mustafâ halk içre mârdır
Mustafa Rûmî Efendi'nin kendisinden hilâfet aldığı Safranbolulu Mehmed Emin Efendi de hilafetini Hacı Halil Efendi'den almıştır. O da Gerede'nin bu mirasından beslenmiş ve Şükrî mahlasıyla şiirler yazmıştır. Hacı Halil Efendi'nin torunu Hafız Hacı Halil Efendi'nin de şair olduğu söylenir fakat ondan günümüze sadece bir beyit ulaşmıştır. Bazı kaynaklarda Geredeli Hacı Halil Efendi şair olarak kaydedilse de ondan günümüze yazılı herhangi bir eser ulaşmamıştır.
Gerede Divan şairleri için de aslında hatırı sayılır bir öneme sahiptir. Divan şairlerinden Ganîzâde Nâdirî'nin babası Abdülganî Efendi Geredelidir. Divan sahibi başka şairler geleneğin burada ne kadar güçlü bir şekilde yaşandığını göstermektedir. Ali Rıza Ünlü, Tarih Boyunca Gerede kitabında meşhur Divan şairi Nedim'in de Geredeli olduğunu kaydetmektedir (s. 163).
Kaynaklarda Geredeli olduğu kaydedilen bir başka şair Celilî'dir. Celili Abdülgani Çelebi'nin kardeşidir. Hayatı hakkındaki bilgiler azdır. Aşağıdaki beyit ona aittir:
Gülzâr-ı hüsn-i yâr okınalı sebak sebak
Gül defterini gonca dürüpdür varak varak
(Bilge Kaya Yiğit, Geredeli Divan Şairleri ve Mutasavvıflar, GERKAV Gerede Dergisi, S. 27, Nisan 2022, s. 9)
Gerede Âşık Edebiyatımızın da önemli isimlerini yetişirmiş bir yerdir. Âşık Dertli'nin çırağı olan Geredeli Figânî bu konuda akla ilk gelen isimlerden birisidir. Hem Dertlî hem de Figânî Gerede'nin bu konudaki birikimini güçlü bir şekilde temsil etmişlerdir. Ne var ki, Figânî ve onun şiirleri Gerede'de pek az kimse tarafından bilinmektedir. Onun ünlü Nasihat Destanı şöyle başlamaktadır:
Erenler pendini gûşeyle cânâ
Âkil doğru sözü arar demişler
"Men aref" bağını kıldınsa me'vâ
Senin için her dem bahar demişler
(Hayrettin İvgin-M. Sabri Koz, Geredeli Âşık Figanî, Bolu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Ankara 2017, s. 85.)
Şemsî mahlasıyla şiirler yazan ve çeşitli telif ve tercüme eserler yanında bir de Dîvân-ı İlâhiyat sahibi olan Hüseyin Şemsî Ergüneş'in babası ve Gerede'nin Danişmentler köyünden Âşık Mustafa Hıfzî de bu geleneğin önemli temsilcilerinden birisidir. Çeşitli kaynakların ifadesine göre kendisi Sofya'da bulunduğu sırada yazdığı Osmanlı Rus savaşını anlatan bir destanıyla tanınmaktadır.
Geredeli bir diğer halk ozanı Âşık Nazif Hâkânî'dir. Hâkânî 1937-1999 yılları arasında yaşamıştır.
Geredeli bir başka halk şairi ise Geçitlerli Muharrem Özdoğan'dır. Onun hakkında tek yazı Abdullah Demirci hocamız tarafından GERKAV Bülteninde yayınlanmıştır. Şairimiz Gerede'de, Âşık Muhtar, Hacı Şair diye de tanınmıştır.
Burada Kazanlar köyünden ve Yemen'de esir olarak bulunan İsmail Bayraktar'ın kaleme aldığı bir destanı da zikredebiliriz. Bu destanla ilgili bir yazı GERKAV Gerede Dergisinde Nurettin Sezen tarafından yayınlanmıştır.
Geredeli bir diğer halk şairi Ramazan Çelikbaş'tır. Bu şairimizi ilk tanıtan da yine Dr. Abdullah Demirci olmuştur. Bu şair destancıdır. Onun "Gönüldeki Çile Böyle Geldi Dile" adında 84 sayfalık bir şiir kitabı vardır. Onun bir dörtlüğü şöyledir:
Ey fâni âlem ey Habibullah
Sen şefaat eyle biz asi kula
Aldanıp şeytana gelmeyiz yola
Umarız şefaatini ya Resulullah
Gerede'de destan söyleme geleneğinin yaygın olduğu Garib Hasan adında bir şairin söylediği ve aşağıda ilk birkaç dörtlüğünü vereceğimiz Gerede'de çetin geçen bir kış mevsimi için yazılmış şu destandan da anlaşılmaktadır:
Bin üç yüz yirmi altıda şiddet-i şitâ
Çok yolcular canını canını ettiler fedâ
Beş vakit namazı eylesin edâ
Havası yüksek vatanımız var
Hakk'ın hikmetiyle yağdı doldurdu
Çok yolcuları yolda öldürdü
Sağ olanların benzini soldurdu
Hakk'ın birliğine ikrarımız var
(Ali Rıza Ünlü, Tarih Boyunca Gerede, Haz. Ö. Cevahircioğlu, İstanbul 2000, s. 213)
Gerede'de destan konusunda dikkat çeken bir diğer isim Gerede Ziya Gökalp İlkokulu'nda öğretmen olarak görev yapan Muzaffer Şadi'dir. Onun "Gerede Şifa Destanı" adlı destanından aldığımız bir dörtlük aşağıya kaydedilmiştir:
Uçmağı ölmeden göreyim dersen
Kevser ırmağından içmek istersen
Ramazan Dede'ye halıyı sersen
İrem bağından bir bağ Gerede
(Ali Rıza Ünlü, Tarih Boyunca Gerede, Haz. Ö. Cevahircioğlu, İstanbul 2000, s. 229)
Geredeli bir diğer halk şairi Âşık İhsan'dır. Hakkında bildiğimiz kadarıyla tek yazı Kazım Ünlüol hocamız tarfından GERKAV Bülteninde yayınlanmıştır. Âşık İhsan, Gerede'nin Demirciler mahallesindendir. Onun Kazım Ünlüol hocanın yazısında yer alan bir dörtlüğü şöyledir:
Silindi kalbimde mazinin izi
Kapladı cismini yeni bir sızı
Çalmıştı gönlümü komşunun kızı
Bir kuş gibi uçup gitti son ümit
Burada zikredilmesi gereken bir diğer halk şairi 1948 yılında Samat köyünde doğan ve Kul Damat mahlasıyla şiirler yazan Ahmet Tınmaz'dır. Ahmet Tınmaz Fransa'da yaşamaktadır. Yayınlanmış birçok şiir kitabı vardır. Buraya onun "Sığmadı Gitti" şiirinden bir dörtlük kaydedelim:
Ne garip dünyaya meyil eyledim
Telaşı hanına sığmadı gitti
Yoğuyla varıyla gönül eyledim
Bir canı canana sığmadı gitti
(Kazım Ünlüol, İçimizden Biri Kul Damat, GERKAV Gerede Dergisi, Yıl 24, Sayı 24, Mayıs 2019, s. 36, 37)
Geredeli âlimlerin de şiirle ilgilendiği kaynaklar ışığında tespit edilebilmektedir. Gerede müftüsü Hacı Emin Efendi'nin divanının bu konuda ilk olarak zikredilmesi gerekir. Onun şiirlerinden birinin iki dörtlüğünü aşağıya kaydedilmiştir:
Aceb bilmem ölmez misin
Sen kabre girmez misin
Sü'al azab görmez misin
Gel canına insaf eyle
...
Dinini dünyaya satma
İnsafın arkaya atma
Aşına ağular katma
Gel canına insaf eyle
(Ali Rıza Ünlü, Tarih Boyunca Gerede, Haz. Ö. Cevahircioğlu, İstanbul 2000, s. 152)
Yine Gerede müftülerinden Muhammed Sadeddin Efendi'nin de şiirle meşgul olduğu Ali Rıza Ünlü'nün Gerede Tarihi'nde kayıtlı ve Niyâzî Mısri hazretlerine nazire olan bir manzumesinden anlaşılmaktadır.
Gerede bunun yanında hâlen yaşayan veya yakın zamanda yaşamış şairleriyle de dikkat çekmektedir. Bilebildiğim kadarıyla Seyit Ali Çiçek, Mustafa Töngemen, Yunus Güldemir, Adnan Bulut, Kemal Özyiğit, Halil Fetholmaz, İrfan Şimşek, Abdullah Kabataş, Hünkar Dağlı, Şükrü Bülbül, İlhami Türker, Kemal Sağdıç, Kamil Gökgöz, Recep Turan, Lokman Gül, Bahri Sabancılar son zamanlarda Gerede'de yetişen şairlerdendir.
Mustafa Töngemen'in "Geceye Açılan Gül" adında bir şiir kitabı vardır. Yine Seyit Ali Çiçek hocamızın da yakın zamanlarda Sezgiden Ezgiler adını verdiği bir şiir kitabı basılmıştır. Burada zikredilen isimlerden başka olarak Geredeli daha birçok şairin var olduğu rahatlıkla ifade edilebilir.
Tarihte Geredeli olarak anılan, bununla beraber Gerede'den ayrılan Mengen, Yeniçağa ve Dörtdivan ilçeleri hududunda kalan yerlerde yaşamış şair şahsiyetler de vardır. İsa Mâhvî, onun oğlu Muhammed Sahvî, yukarıda söz konusu ettiğiniz Âşık Dertli, Köroğlu, Dörtdivanlı Hilmî burada akla ilk gelenlerdir.
Bu yazıda kimi Geredeli şairlerin hayatı kısaca kaydedildi, bazılarının şiirlerinden örnek verildi. Şairlerin büyük kısmından ise ismen bahsedildi. Böyle bir konu elbette bir yazının boyutlarını çok fazla aşmaktadır. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, Gerede tarihte birçok şair yetiştirmiş bir yerdir. Burası tarihte şiirin okunduğu, üretildiği yerlerden birisi olmuştur. Bu önemli kültür mirası Gerede'de hâlâ yaşamaktadır. Bu mirasın günümüzde Geredeli gençlere çeşitli faaliyetlerle aktarılması ve bu kültüre elden geldiği kadar sahip çıkılması gerekmektedir.