Hıdrellez. Sebebini tam bilemesem de dün akşam içim bir coşkuyla doluverdi. Bolu’nun Baba Hızır ve Hızır inancı etrafında gelişen kültürünü düşündüm uzun uzun. Daha önce Hıdrellez’le ilgili yazdığım yazılara baktım. Bunları sosyal medyada paylaştım yeniden. Odamda penceremi açıp Hıdrellez havasının içeriye dolmasını istedim.
Sakin bir akşam vardı dün. Aynı zamanda ay tutulması olacaktı. Biraz suyun sesini ve tabiatın sessizliğini dinledim. Eski kültürümüzde gün, akşamdan başlarmış. Ben de Hıdrellez’in akşamüzeri başladığını düşündüm. Bir bilgiden ziyade içime dolan hisler böyleydi. Hıdrellez’in coşkusu beni sarmıştı. O neşe ve coşkuyla dışarıya çıktım. Hava iyice karardığı hâlde yollarda ve tarla kenarlarında bir müddet yürüdüm. Ulusu’yu dinledim. Sebebini pek bilemediğim ama içimde hissettiğim bir huzur vardı. Bu belki de Hıdrellez gününde insana verilen bir coşkuydu bu. Bulutlarla kaplı göğe ve tarlalara baktım uzun uzun.
Bolu şu akşamüzeri o muhteşem tabiatının türlü güzelliklerini hemen her yerde hissettiriyordu. Zaten bahar kendini hissettireli çok olmuştu fakat Hıdrellez’de başka bir şey vardı. Yürüdükçe atalarımızın onu neden coşkuyla kutladıklarını düşündüm. Hızır ve İlyas peygamberler bugün bir araya geliyor, deniyordu. Öteden beri isimler ve semboller etrafında gelişen anlamı irdeliyor bu gönül. Acaba bize atalarımız neyi anlatmak istiyorlardı bununla? Bunun üzerine düşündüm biraz. Belki de insana sunulan mânevî bir imkândan söz ediyorlardı, aradığı huzurun bahara bürünmüş bir hâliydi bu. Öyle ya Hızır ve huzur birbirinden ne kadar farklı olabilirdi! İkisi de insana mutluluk getirmiyor muydu?
Hızır’ın gezdiği yerde ot biter, demiş atalarımız. Öyleyse bugün yeryüzüne bereket yağacak, demek oluyordu Hıdrellez. Bugün elde edilen çiğ tanelerinin sütü mayalayacağına inanılıyordu. Hatta sütlerin kendi kendisine mayalandığından bahsediliyordu. Bunun da alıp yıl boyunca bereket olsun diye yemeklere azar azar konduğu ifade ediliyordu. Gül dibine gömülen küçük küplerle dilek tutuluyordu.
Sözün özü bugün bereket dolu bir gün Türk milletine göre. Türkün yaşadığı her yerde Hıdrellez büyük bir coşkuyla kutlanıyordu. O şarkılarla karşılanıyordu. Sosyal medyada gezinirken Gagavuz Türklerinin o güzelim Hezellez (Hıdrellez) şarkısına tesadüf etmiştim. Tek kelimeyle muhteşemdi. Onu dinledim, sözlerini düşündüm.
Bu güzel günü Bolu’da yaşıyorum. Annemi aradım. Eskiden Hıdrellez’le ilgili bizim köyde neler yapıldığını merak ettim. “Fasulyeler ocaklanıyordu!” dedi. Yani fasulyelerin dibi kazılıyor, bunların dibine çalı veya çangal dediğimiz değnekler dikiliyormuş. Yıl boyunca bunlar çok fazla fasulye veriyormuş. Yani oldukça bereketli oluyormuş. Sonra Akkaya taraflarında Alevî kardeşlerimizin Hıdrellez etkinliklerinden ve bizim köylülerin onları seyrettiğinden söz etti.
Sözün özü Türklüğün kadim zamanlarda büyük bir coşkuyla kutladığı Hıdrellez geldi çattı. O bereketiyle geldi. Coşkusu ve huzuruyla geldi. Tıpkı Nevruz gibi Hıdrellez de bizim tabiattaki güzelliklerin, yazın gelişinin bir şükranesiydi.
Bolu’da “Hıdrellez’de dağda taşta kış kalmaz!” denirmiş. Artık bundan böyle kış geçti ve yaz geldi. Şimdi bütün bir coşkuyla ilkyazı hissedeceğiz beraber. Bu sebepten ilkyazın gelişini dağın taşın ve insanların kutladığı bugünde biz de bu sevince iştirak etmeliyiz hep beraber. Hava nasıl olursa olsun bugünümüzü bir akarsu kenarında, çiçeklerle, böceklerle, kuşlarla, yeşillikle hemhal olarak geçirmeliyiz. Tıpkı atalarımızın yaptığı gibi… Onların sevincini hissetmeli, bu mutluluğu beraber yaşamalıyız. Hıdrellez bizim coşkumuz, sevincimiz olmalı.
Türkiyemiz ve Türklük için iyi niyetlerde bulunalım. Yerin ve göğün sevincine dualarımızla katılalım. Bu sevinci hep birlikte yaşayalım. Çünkü bugün Hıdrellez, bugün sevinç ve coşku günü. Bizler bu sevinci Hızır ve İlyas peygamberlerin buluştuğu bu muhteşem günde birlikte yaşarsak belki hep beraber mânevî nasiplerle dolup taşarız. Yeryüzüne türlü nimetlerin dolduğu Hıdrellez’de Yaradan’dan bol bol iyilik, muhabbet ve güzellik dileyelim.