HİMMET DEDE
Himmet Dede hakkında elimizde çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Herhalde 17. Yüzyıl’da ve Dörtdivan dolaylarında yaşamıştır. Kim olduğu, nereden geldiği, doğum ve ölüm tarihleri bilinmemektedir. Ali Rıza Ünlü, Tarih Boyunca Gerede kitabında onun, Oğuz Han’ın torunlarından Düğer kabilesinin reisi olduğunu yazmaktadır. (Ali Rıza Ünlü, Tarih Boyunca Gerede, Osmanlıcadan Akt: Ömer Cevahircioğlu, Haz. Adem Çevik, İstanbul 2000, s. 107.)
Kendisi halk arasında ve özellikle Sorkun Köyü’nde, “Sorkun Dede” diye de bilinmektedir. Bütün bunlar onun kimliğini tam olarak ortaya çıkarmamızı güçleştiren durumlardandır.
Dörtdivan’da Himmet Dede’yle ilgili pek fazla bir anlatı da mevcut değildir. Hakkında anlatılan birkaç silik menkıbeye göre Ümmî Kemâl’in kardeşidir. Bir başkasına göre ise buraya ondan daha önce gelmiştir. Ancak Ümmî Kemâl türbesindeki kayda göre bu pek mümkün görünmemektedir. Zira Ümmî Kemâl, 1475 senesinde vefat etmiştir.
Himmet Dede’nin “Kendisi gayrıya muhtaç bir dede / Nerde kaldı gayrıya himmet ede” sözlerinin de sahibi olduğu söylenmektedir. Bazı kaynaklarda onun İstanbul-Üsküdar’da medfun Bolulu Himmet Efendi’yle karıştırıldığı görülmektedir.
Himmet Dede, Dörtdivan’da başka isimlerle anılır. Bunlarda asıl ismin, telaffuzdan kaynaklanan sebeplerle değiştiği görülmektedir. Dörtdivan’da Himmet Dede bu isminden başka olarak Himmet Şıh, Ümmeş Dede, Hümmeş Dede, Ümmet Dede gibi isimlerle de bilinmektedir. Himmet Dede’nin bulunduğu tepe de “Hümmeşlik” adıyla anılmaktadır.
Dörtdivan’da görüştüğümüz bazı kimseler Himmet Dede’nin Ümmî Kemâl’in kardeşi olduğunu söylemişlerdir. Bunun üzerinde ısrarla durulması oldukça dikkat çekmektedir. Eldeki mevcut bilgilere göre bunun böyle olması pek mümkün olmamakla beraber yörede yaşayan erenlerin birbiriyle bir münasebetini düşündürecek bir iki rivayet halk arasında oldukça yaygın bir biçimde anlatılmaktadır. Bir halk anlatısına göre Himmet Dede, Ümmî Kemâl ve Şıh Şehriban kardeştirler. Bahar aylarına yakın veya karlar eridiğinde görülmeye başlanan ve bu türbeleri birbirine bağlayan bir yeşil yoldan söz edilmektedir. Onlar bu yol üzerinde her yerin karla kaplı olduğu kış aylarında yürürler ve bir yerde buluşurlar. Yürüdükleri yolların yemyeşil olduğu baharda karlar eridiğinde anlaşılır. Bazı rivayetlerde bu üç mutasavvıf kardeşe Gerede’de medfun olan Ramazan Dede de dâhil edilmektedir.
Himmet Dede’yle ilgili bir başka menkıbe şöyledir: Adamın biri arabasına binmiş. Himmet Dede türbesinin aşağısına arabasını çekmiş. Yerel halk deyişiyle adam burada atım yapıyor, yani içki içiyormuş. Bu arada içtiği şişeleri yan koltuğuna koyuyormuş. Birdenbire teneke sesine benzer sesler duymuş. Adam korkup oradan uzaklaşmış.
Yine Aşağı Düğer Köyü’nden Ethem Canalp’in (d. 1949-Emekli) bir nakline göre eskiden Aşağı Düğer Köyü’nde cemaatle namaz kılındığında köylüler Himmet Dede’nin camiye girdiğini ve namaz kıldığını birkaç kere müşahede etmişler. Bunlar, Himmet Dede’nin yörede bir veli olarak algılandığını gösteren anlatılardır.
Aşağı Düğer Köyü’nde Himmet Dede’nin türbesiyle ilgili şöyle bir gelenek dikkat çekmektedir: “Sabah namazına gelmeyenin evine gidilip, yaka paça alınarak boş bir tabutun içine koyup ceza verilmektedir. İlk namazda Himmet Dede’ye gidilerek namaz kılınır. Kuran okunur gözleme dağıtılır adakta bulunulur. Bu adak gerçekleşirse Ümmi Kemâl ziyaret edilerek kurban kesilir.” (Zekiye Tütüncüoğlu Aydın, Geçmişten Günümüze Bolu Halk Kültürü, Bolu Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, Bolu 2017, s. 65.)
Himmet Dede Türbesi’nin arka tarafında “örenler” adlı bir yerde iki adet mezar daha bulunmaktadır. Bu mezarların uzunluğu yaklaşık on metre kadardır ve bunların etrafında yer yer önceden taşların dizili olduğu anlaşılmaktadır. Bu mezarların bir zamanlar mamur oldukları buradan anlaşılıyor. Bunlara halk arasında “Uzun Dedeler” veya “Söbe Dedeler” denir. Himmet Dede’ye dua için gelenler bir zamanlar muhakkak onlara da uğrar, dua edermiş. Bugün bu iki mezar Himmet Dede Türbesi’nin yüz elli-iki yüz metre kadar yakınında harap bir vaziyette yan yana durmaktadır. Türbeden ve bu iki mezardan hareketle bir zamanlar burada mamur, tekke benzeri bir yapının olabileceğini tahmin ediyoruz. En azından halkın burada bir araya geldiği, burada bazı toplantılar düzenlendiği ve bu mevkilerin kutsal sayıldığı tahmin edilebilir. Zira Ethem Canalp’in verdiği bilgiye göre türbe yapılmadan önce insanlar Himmet Dede’nin türbesine gelirler, burada bulunan bir ağaca bez bağlarlar ve bundan şifa umarlarmış. Dolayısıyla halkın burada toplandığı ve belki burada başka faaliyetlerin düzenlendiği bu bilgilerden anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere Himmet Dede hakkındaki bilgiler ve anlatılar oldukça karışık ve eksik bir durumdadır. Herhalde bu anlatılar bu şahsiyetlerin Anadolu’ya Horasan’dan geldiğine dâir tarihî bir bilginin hatırasını taşımaktadır. Ancak bunlar geçen asırlar boyunca yavaş yavaş kaybolmuştur. İnternet ortamı hâricinde Himmet Dede hakkında herhangi bir yazılı kaynağın olmayışı da onun hatıralarının yok olmaya yüz tutmasına sebep olmuştur. Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni