5.05.2024 19:01:51
USD (Alış - Satış) : 18.84 - 18.89 EUR (Alış - Satış) : 20.12 - 20.21
Zekeriyya ULUDAĞ
8 Mart 2023 Çarşamba

KADIN, GELECEK VE EĞİTİM

 
KADIN, GELECEK VE EĞİTİM

Dr. Zekeriyya Uludağ
İnsanın nasıl ortaya çıktığı, ne zaman dünyada yaşamaya başladığı hangi istihalelerden geçtiği, hasılı kökeni bilimsel anlamda oldukça karanlıktır. Bu konuda ileri sürülen teoriler bilimsel delillerden şimdilik uzak görülüyor. Felsefi açıdan meseleye bakıldığında sadece metafizik bir problemdir, demekten başka çözüm yoktur. Bu konuda her üç semavi dinin cevabı ortaktır. İnsan mutlak güce sahip olan bir yaratıcının eseridir. İslam, bu durumu Kur’an’da “Ey insanlar biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Âdem ile Havva’dan veya her birinizi bir anne ile bir babadan yarattık…ilah. (Hucurat,13)” şeklinde ifade ediyor. Hasılı aile, grup, cemaat, cemiyet, topluluk ve toplumlar halinde yaşayan insan bu ikili varlıkla birlikte hayatını devam ettirmektedir. Bu ikiliden birinin eksikliği neslin sona ermesi ve hayatın hitamı anlamına gelir.

Sosyolojik anlamdaki insan birliktelikleri ilkel veya gelişmiş, dinli veya dinsiz, modern veya anti modern, Batı’lı veya Doğu’lu olsun daima bir arada, birlikte bir hayatı sürdürmüş ve sürdürmeye devam etmektedirler. Bu birliktelikte erek veya kadına verilen haklar, değer ve saygı zamanın farklı dilimleri içinde değişiklikler göstermiştir. Bunlara sebep ise insanların sahip oldukları ideolojiler, dinler veya felsefi kanaatlerden ortaya çıkmıştır.

İslam öncesi Türk toplumlarında genelde kadın ve erkek arasında eşit hakların var olduğu, kadına büyük bir değer verildiği hatta hakanın yanında eşinin söz hakkına sahip olduğu görülmektedir. Kısa bir süre içinde büyük topluluklar halinde İslam dinine geçen Türkler İslam’ın kadına verdiği değeri Türk toplumundaki değerlerle birleştirince kadın üstün meziyetleriyle sahip olduğu hakları güçlendirmiştir. Bu haklar aile kurmada, boşanma konusunda, çocuklara bakım v.s meselelerinde kadına çok büyük garantiler getirmiştir. Ancak zaman zaman farklı kültür topluluklarının etsi ile kadına verilen değerlerde büyük kayıplar da yaşanmıştır.

Batı dünyası da uzun yıllar kadına karşı olumsuz tavırlarıyla, yaşayan varlığın olmazsa olmazı olanı küçümsemiş, hatta onu iki ayaklı memeli hayvan diye tanımlamıştır. XVIII. yüzyıldan itibaren hukuksal ve sosyolojik gelişmeler, bireyin hak ve özgürlüklerindeki iyileşmeler kadına karşı tutumları da değiştirmeye başlamıştır. Fakat modern Batı devlet toplumları bilgi güçtür mottosu ile inşa ettiği emperyalist-kapitalist zihniyetin bütünleşmesiyle dünya üzerinde var olan her şeyi sömürü aracı olarak kullanmıştır. Hatta kadın bu aracın en önemli figürü olmuştur. Bir taraftan kadın hakları diye bağıranlar diğer taraftan güzellik yarışmaları, moda ve kozmetik dünyasındaki arayışlarda hatta sanatın dünyasında kadını daima vazgeçilmez bir nesne kabul etmiştir. Bütün bunlar iyi niyetli bakışlar olduğu gibi sömürü aracının bir tezahürü de olmuştur.

Peki nedir kadın? Sözü uzatmaya hiç gerek yoktur. O eşref-i mahluktur. Yani yaratılanların en şereflisidir. Yaratılan varlığın temel taşıdır. Aile kurumunun vazgeçilmezi, yuvayı kuracak olan dişi kuştur. Neslin devamı için ana unsur, geleceğin teminatı olan çocuğu dünyaya getirecek, büyütecek ve onu terbiye edecek olandır. Bunu bilimle donanmış kadın yapacaktır. Bugün modern eğitim temel eğitimin ailede başladığını ve temel değerlerin burada kazandırıldığını kabul ediyor. Bu eğitimi verecek olan asla baba değildir. Çocuk annenin elinden çıkan sanat eseridir. Bizim kültürümüzde “ilim öğrenmek kadın erkek herkese farzdır” Sigmund Freud çocuğun karakterinin en geç yedi yaşında tamamlandığını belirtiyor. İşte bu eserin sahibi ve ilim erbabı, baş tacımız olan kadındır. Hz. Peygamber veda hutbesinde; “Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Onların namus ve iffetini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Dikkat edin! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin onlar üzerindeki hakkınız iffet ve namuslarını korumalarıdır. Kadınların sizin üzerinizdeki hakları geleneklere uygun biçimde yiyecek ve giyeceklerini sağlamanızdır. Kadınlar hususunda Allah’tan korkun ve onlara en iyi şekilde davranın.”

XVIII. yüzyılın başında itibaren Batılılaşma hareketlerimiz içinde modern hayat biçimleri bizi Batı’ya yaklaştırırken aile hayatımızı ve kadına bakışlarımızı da değiştirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Yasal anlamda Batı’dan daha önce kadına temel hakları vermiş olmasına rağmen Batı karşısındaki kültür şoku nedeniyle eski ile yeniyi harmanlamayı bir türlü başaramamış görünmektedir. Özellikle son zamanlarda bilişim araçlarının bilgiden yoksun, şuursuz bir modernizm baskısı geleneksel hayat ile uyuşmayı sağlayamayınca kadın hakları bir tarafa kadın cinayetlerindeki artışı da beraberinde getirmiştir.

8 Mart dünya kadınlar günü. Kadına verilen değeri hatırlatıyor. Bu tarih yani yılda bir kere kadına verilmesi gereken değeri anlatmada biliniz ki yetersizdir. Mutlu ve huzurlu bir toplumun yolu eğitilmiş, bilgilendirilmiş ve ahlaki değerlerle donatılmış bir varlıktan yani kadından geçmektedir. Kız çocuklarımızın da erkek çocuklarımız gibi hatta onlardan da önce okutulması, ifade edilen değerler çerçevesinde öncelikle bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde birileri kadının sırtından ekonomik çıkar sağlamaya devam edecektir.





Tüm yazarlar için tıklayın

YAZARLAR

Tamamı