22.11.2024 07:38:14
USD (Alış - Satış) : 18.84 - 18.89 EUR (Alış - Satış) : 20.12 - 20.21
Yasin ŞEN
5 Aralık 2020 Cumartesi

KÖROĞLU - I

KÖROĞLU - I
Köroğlu 16. Yüzyıl’ın sonlarına doru Bolu-Dörtdivan’da ortaya çıkmış ve Bolu beylerine karşı verdiği mücadelelerle tanınmıştır. Özellikle Prof. Dr. Faruk Sümer’in yaptığı araştırmalar neticesinde onun Dörtdivan’ın Sayık Köyü’nde doğduğu ve yaşadığı tespit edilmiştir.
Hakkında mevcut sekiz adet resmi belgeye ve Gerede kadısına gönderilen hükme göre kendisi 1580-85 yılları arasında bazı faaliyetlerde bulunmuş, evler basmış, iki adamı yaralamış, bölgede yaşayan insanlar onun elinden âciz kalmışlardır. Bu durum Osmanlı kaynaklarında Köroğlu’nun bir Celâlî olarak kabul edilmesini beraberinde getirmiştir.
Yine 3 Ekim 1581 tarihinde Anadolu Beylerbeyine yazılan bir hükümde Köroğlu’nun Kıbrıscık’ta ortaya çıkan Çakanoğlu Kara Mustafa ile birleşip yağmalarda ve bölgede tahriplerde bulunduğu yazılmıştır. Köroğlu ilk defa bu kaynakta Celâlî olarak görülmektedir. Yine bu hükümlerde Köroğlu’nun Dörtdivan’ın Sayık Köyü’nden olduğu, adının Rûşen olduğu kayıtlıdır. Bazı kaynaklarda Köroğlu’nun ismi Rûşen Ali olarak geçer. Yine bu belgelere göre Çakanoğlu ile Köroğlu’nun birleşerek adamlarının sayılarını artırdıkları; Beypazarı, Ayaş, Amasra’ya yayılan bir sahada faaliyet gösterdikleri kayıtlıdır. Ayrıca Köroğlu 1585’te Ankara Haymana’da faaliyet gösteren Celâlî Mahmud’un yanına gitmiştir. Köroğlu’nun nasıl öldüğüyle ilgili bu belgelerde bir bilgi yer almaz. Bir rivayete göre o Tokat’ta kırklara karışmış, bir başka rivayete göre İran Şahı Abbas tarafından öldürülmüştür. (Halilullah Özcan, “Belgelerle Köroğlu’nun Tarihi Şahsiyeti”, DİVANDER Bülteni, Y. 2, S. 3, Haziran 1998, s. 8-9.)
Dörtdivan’da yaptığımız derleme faaliyetleri sırasında Köroğlu’yla ilgili orijinal denebilecek malzemeyle pek fazla karşılaşmadığımızı belirtmek isteriz. Yöre halkı bu durumu, bu kültürü yaşatan insanların kalmayışına bağlamaktadır. Anlatılan hikâyeler genelde Köroğlu’nun bilindik isyan hareketi ve Bolu beyine karşı girdiği çatışmalarla ilgilidir.
Burada biz yine de hem kaynaklardan hem de Dörtdivan’da karşılaştığımız bilgi kırıntılarından hareketle Köroğlu’nun yörede yaşayan taraflarını sergilemek istiyoruz. Bugün Dörtdivan’a bağlı Sayık Köyü’nde Köroğlu’nun yaşadığı söylenen bir ev vardır. Bu ev Prof. Dr. Faruk Sümer’in tespitlerine göre Köroğlu’nun doğduğu ve yaşadığı evdir. Ev ahşaptan yapılmıştır. Geleneksel özellikleri dikkat çekmektedir. İki katlıdır. Ali Rıza Ünlü, Gerede Tarihi adlı eserinde Köroğlu’nun Köroğlu Mehmed Efe olduğunu ve Aşağıdüğer Köyü’nde olduğunu kaydetmektedir. (Abdullah Demirci, “Gerede Eski Müftüsü Ali Rıza Ünlü’nün ‘Gerede Tarihi’ Eserinde Dörtdivan ve Dörtdivanlılar”, DİVANKAV Bülteni, S. 7, s. 34.)
Dörtdivan’da Köroğlu’nun hatırasını taşıma konusunda Köroğlu kayasını, yaylada olduğunun söylendiği ahırı, atını atlattığı yeri, Köroğlu’nun ait olduğu söylenen evi zikredebiliriz. Köroğlu damı yaylada bulunur. Köroğlu kayasının olduğu yerde kıble tarafına yüz elli basamak bir merdivenin olduğu söylenmektedir. Kayadan bir merdivenle inilmektedir. Yöre insanının bahsettiğine göre burada çok eskiden askerler bekliyormuş.
Köroğlu’nun hatırasını taşıyan yerlerin başında Köroğlu Dağları gelmektedir. Bu dağlar Dörtdivan’ı Bolu’dan boydan boya ayırır. Ayrıca bunların en yüksek yeri Köroğlu Kayası diye bilinir. Aladağlar’da yer alan Bıçkı Yaylası’nda da halk anlatısına göre Köroğlu’nun atıyla atladığı bir yer vardır. Bunlar en azından Köroğlu’nun Dörtdivan’daki hatırasını yaşatan bilgilerdir. Köroğlu bir destan kahramanı olarak ortaya çıktığı kadar ayrıca tarihî bir şahsiyettir. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Mustafa Akdağ ve Faruk Sümer’in Osmanlı arşivlerinde buldukları belgelere göre Köroğlu, 16. Yüzyıl’ın sonlarında Bolu ve civarında yaşamıştır. Bu belgelerde Köroğlu’nun 1580-1585 senelerinde Dörtdivan-Sayık Köyü’nde yaşadığı tespit edilmiştir. Köroğlu, Bolu sancak beyine meydan okumuş bir şahsiyet olarak kabul edilmektedir.
Köroğlu’yla ilgili son zamanlarda önemli çalışmalar yapılmıştır. Bunlarda dikkat çeken bazı malumat vardır. Bunlardan belki en önemlisi Dede Korkut’la Köroğlu’nun görüştüğüne dair anlatılardır. Bu bilgiler Prof. Dr. Necati Demir’in Dede Korkut Destanı’nın Türkmenistan Boyları’nda yer almaktadır. Köroğlu’nun ve arkadaşlarının zikredildiği kısım “Korkut’un Kabri Kazılgı” (Korkut’un Kabri Kazıldı) başlığını taşımaktadır. Necati Demir’in verdiği bilgilere göre bu bölüm Türkmenistan’da Daşhavuz Öğretmenlik Enstitüsü’nde öğretmen olarak vazife yapmış Ata Rahmanov tarafından, Daşhavuz ilinin Kalinin ilçesinin bir obasında yaşayan Gurban Kılıç Çakanoğlu’ndan derlenmiş ve 1989 yılında yine Türkmenistan’da yayınlanan Yaşlık Jurnali’nde yayınlanmıştır.
Bu kısım Necati Demir’in de kitabının en kapsamlı bölümünü oluşturmaktadır. Bu kısımda Korkut Ata, Oğuzlar arasında uzun uzun çeşitli toylara katılmaktadır. Bu toylar bazen çocuğu olmayan hanın çocuğu olması, başka boyda bir erkek çocuğun kakül bırakması, Oğuzlar arasındaki antlaşmaları halletmek, avdan tövbe etmek, düşmana üstün gelmek, evlilik, küslerin barıştırılması, Dış Oğuz’a göç eden Oğuzların geri döndürülmesi vb. sebeplerle icra edilmektedir. Dedem Korkut (metinlerde genelde Korkut Ata şeklinde geçer) bir toydayken Oğuz boylarından biri onun yakın bir yerde toyda olduğunu öğrenir ve bir bahane ile onu toya davet ederler. Bunun için bazen üç, bazen dört atlı gönderilir. Korkut Ata toy davetlerinin hemen hepsini kabul eder ve daveti alır almaz yol hazırlıklarına başlar. Gelenlerle beraber yola koyulur. Yalnız burada Korkut Ata dinlenmek üzere kendisine tahsis edilen çadırına her çekildiğinde “Korkut’un kabri kazıldı!” şeklinde gâipten bir ses duymaktadır. Kitapta yer verilen Korkut’un Kabri Kazıldı II’de bu sesi Korkut Ata’nın katıldığı toylarda kendisi kopuz çalıp destan, hikaye anlatırken dinleyenlerin içinden birisi söylemektedir. Fakat Korkut Ata bu sesi duymaktan ötürü her seferinde canı sıkılır. Yine de bu sesler kesilmez. Fakat giderek bu sese alışır. Bazen hiç dikkate bile almaz. Ancak bir gün Sırderya Nehri kenarında gezerken bu sesi birden yine duyar. Canı sıkılır. Kendisini nehre atmak ister. Ancak bu ses yine ona seslenir. “Korkut namertlik etme. Ölümden kurtuluş yoktur. Sen mutlak öleceksin. Ölüm vaktin yaklaştı. Yine kırk ay, kırk gün, kırk gece geçtikten sonra emaneti vereceksin. O vakte kadar il ve ulus ile hoşlaş, vedalaş, helalleş!” diye bir ses kulağına gelir. (Necati Demir, Dede Korkut Destanı’nın Türkmenistan Boyları, Ötüken Yay., İstanbul 2020, s. 161-210.)
Korkut Ata bunun üzerine denilen süre kadar yaşar. Bu sürenin sonunda İç Oğuz ve Dış Oğuz’da kim varsa çağrılır. Helallik, hoşluk alnır. Korkut Ata, o sırada vefat eder. Naaşı Oğuz ilinde Türkistan’a götürülür. Orada defnedilir. Burada bu kadar bilgi vermemizin sebebi burada Köroğlu’yla ilgili bir kısımdır.
Köroğlu Çardağlı Çandıbil denen bir yerde yaşamaktadır. Burası Köroğlu’nun Türkmenistan rivayetinde onun ve arkadaşlarının yaşadığı yerdir. Köroğlu halkını buradan yönetmektedir. Kendisi buranın sultanı Cıgalı Beg’in torunu Adıbeg’in oğludur. Çandıbil, Türkiye’de Çamlıbel olmuştur. Ayrıca Çandıbil, Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat yakınlarında bulunmaktadır. Köroğlu burayı kendisine merkez yapmıştır. (Necati Demir, Dede Korkut Destanı’nın Türkmenistan Boyları, Ötüken Yay., İstanbul 2020, s. 175.).
Korkut Ata toy toy gezerken Köroğlu bir rüya görür. Köroğlu ve arkadaşları bir meclis kurmuş oturmaktadır. Ayvaz çalmakta ve bir şeyler anlatmaktadır. O sırada Köroğlu da bir köşede dinlenmektedir. Köroğlu birden yerinden sıçrar. Kendinden geçmiş bir hâlde öylece oturmaktadır. Ayvaz saz çalmayı ve hikâye anlatmayı bırakır. Köse Zennar, Köroğlu’nun hâlinden bir gariplik olduğunu anlar. Durumu sorarlar. Köroğlu gördüğü düşü anlatır. “Benim gözüme üç yangın göründü, bu yangınlar gittikçe bizim yurdumuza yakınlaştı. Herkes kaçmaya başladı. Ben de ne edeceğimi bilmeden sıçrayıp uyandım.” der.
Köroğlu’nun arkadaşları bu rüyayı kendilerine göre yorarlar. Neticede herkes bir şeyler söyler. Köroğlu’nun Deli Perren adlı bir yiğidi vardır. O “Bu rüyayı sadece Kokrut Ata bilir.” der. Köroğlu üç yiğidi Korkut Ata’yı bulmak üzere görevlendirir. Onlar da atlanıp yola çıkar. bunlardan biri de Köse Zennar’dır. Bu yiğitler Vekil Han’ın, oğlu Konur Bey’in esaretten kurutuluşu şerefine düzenlediği bir toyda Korkut Ata’yı bulurlar. Köse Zennar durumu anlatır. Korkut Ata yol hazırlığına başlar. Köroğlu’nun gönderdiği yiğitler ve Korkut Ata uzun yolları geçtikten sonra Çardağlı Çandıbil’e varırlar. Köroğlu ve halkı Korkut Ata’yı bir menzil öteden karşılamaya çıkarlar. Köroğlu ve Korkut Ata Karrıkale denen yere gelirler. Burası Köroğlu’nun mekânlarından birisidir. Burası bugün Türkmenistan’ın güneybatısında yer alır ve Mahtumgulu bölgesinin idari merkezidir. (Necati Demir, a. g. e., s. 179.).
Köroğlu, Korkut Ata’yı çok güzel ağırlar. Herkes en güzel kıyafetlerini giyer. Korkut Ata’nın gelişi bir toy sevinci meydana getirmiştir. Köroğlu’nun meclisinde muhabbet halkası kurulur. Sohbetler edilir, misafirler gelir. Yeme-içme ve muhabbet faslından sonra Korkut Ata dinlenmek üzere çadırına çekilir. Daha sonra Köroğlu “Korkut Ata’yı daha nasıl güzel ağırlayabiliriz?” diye halkının ulularını çağırır, müşavere eder. Bunun için yine Köroğlu’nun mekanlarından biri olan Tazekale seçilir. Burada insanlar birikmeye başlar. Burada büyük bir ziyafet başlar. Açlar doyurulur, çıplaklar giydirilir. Korkut Ata elinde kopuzuyla destan söyler. Bu sırada Köroğlu gördüğü düşü Korkut Ata’ya anlatır. Korkut Ata şöyle der: “Ey oğlum Köroğlu! O senin üç yangının, gelmekte olan açlık yıllarıdır. Siz bu açlıktan ilinizi ve ulusunuzu iyi koruyun!”
Köroğlu, Korkut Ata’ya ilini açlıktan nasıl koruması gerektiğini sorar. Destanın burasında Korkut Ata manzum olarak bunun tedbirlerini söyler. Ticaret yapmayı, mahsül biriktirmeyi, bunları iyi saklamayı, israf etmemeyi tavsiye eder. Bundan sonra Köroğlu, halkının ulularına üç günün sonunda mahsül yığmakla ilgili bir görüşme yapacağını duyurur. Köroğlu yiğitleriyle beraber görüşmenin nihayetinde Korkut Ata’dan çadırından çıkmak üzere müsaade ister. Korkut Ata bir başına kalır. Yine o sesi duyar: “Korkut’un kabri kazıldı!” O sırada içeriye misafirler girer. Bunlar Göklen Han’ın elçileridir. Göklen Han’ın halkı birbirine düşmüş ve barışı sağlamak üzere Korkut Ata davet edilmektedir. Bu sırada Köroğlu durumu öğrenmiş ve Korkut Ata’nın yanına gelmiştir. Korkut Ata, Köroğlu’na eğer gitmezse il halkının birbirine düşeceğini, savaş olacağını söyler. Köroğlu onun gitmesine razı olur. Uğurlamak için dışarı çıkar. Köroğlu, Korkut Ata’yla vedalaşır. Korkut Ata gelen elçilerle birlikte yola koyulur.
Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni





Tüm yazarlar için tıklayın

YAZARLAR

Tamamı