Mustafa Sâfî Efendi’nin genç yaşta vefat eden Mehmed Fâik Efendi adında bir oğlu vardır. Mehmet Fâik Efendi H. 1240 (M. 1824-25) senesinde doğmuştur. Marifet tahsil etmiştir. İbnülemin Mahmud Kemal’in, Son Asır Türk Şairleri’nde kaydettiğine göre babasından bir yıl önce, 1846’da Bolu’da vefat etmiştir. Pekçok şiiri vardır. Fatin Tezkiresi’nde ise hakkında şu bilgiler verilmektedir:
Mehmed Fâik Efendi sâlifü’t-terceme Şeyh Mustafa Sâfî Efendi merhûmun sulbünden bin yüz otuz dokuz târîhinde medîne-i Bolu’da pâ-nihâde-i sâha-i vücûd olup tahsîl-i ulûm-ı âliye ve tahkîk-i müşkilât-ı ma‘neviye itmekte iken bin iki yüz altmış bir senesi hilâlinde âzim-i dâr-ı cinân olmuştur.” (Fatîn Davud, Fatîn Tezkiresi-Hâtimetü’l-Eşâr-, Hazırlayan: Ömer Çiftçi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 2017, s. 379.)
Bilge Kaya Yiğit ise Mehmet Fâik Efendi hakkında şunları söyler: “Diyarbakırlı bir şeyhin oğlu olan Fâik, 1240/1820 yılında Bolu’da doğmuş, 1262/1845 tarihinde Bolu’da vefat etmiştir. Aktaş Tekkesinde defnedilmiştir. Tezkire-i Şuarâ-i Âmid’de Diyarbakırlı olduğu bilgisi verilmektedir. ” (Bilge Kaya Yiğit, Bolulu Divan ve Tasavvuf Şairleri, AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Güz 2013, C. 13, Yıl: 13, S. 2).
Mehmed Fâik Efendi iki kere evlenmiş ve her iki evliliğinde de eşleri evliliklerinden sonra birkaç ay içinde vefat etmiş. Babası Mustafa Safî Efendi’nin menâkıbını yazan Derviş İbrahim Hilmî Bey, onun bu iki evliliğini de isteyerek yaptığını ve eşlerinin vefatının Mehmed Fâik Efendi’yi çok üzdüğünü söylemektedir. Menâkıb yazarı onun vefatını da bu üzüntüye bağlamaktadır. İbrahim Hilmî Bey, şöyle demektedir:
“Çünki Hazret-i azîz-i müşârün ileyh Safî Efendimiz teehhül buyurdular üç nefer oğulları olup birine Mehmed Faik ve birine Nasrullah Sırrî, ve diğerine Abdulaziz ismi tesmiye buyurmuşlardır. Ve büyük oğulları Mehmed Faik Efendi bir ashâb-ı dil ü pür-kemâl bir zât olup hasbe’l-kader iki defa teehhül buyurmuşlar ise de ber-murâd olamayıp az zamanda vefât eylemiş ikisin dahi alâka ile alıp henüz gül iken solmuş olduklarından mûmâ-ileyhi müstağrak-ı elem eylemişdir. Hattâ sonra aldıkları haremleri Mudurnu’dan olmakla hemân bir zifaf vukû bularak nâ-mîzâc olmakla bir dahi mülâkât olunamayıp bir mâh sonra irtihâl etmekle efendi mûmâ-ileyh fevka’l gâye muztarr olmuş.”
Mehmed Fâik Efendi vefatından kısa bir süre önce Kastamonu’da bulunan Şeyh Şabân-i Velî Dergâhı’na gitmiş, burada Hazret-i Pîr Şeyh Şabân-ı Velî’nin türbesini ziyaret edip birkaç gün burada kalmıştır. Geleceği günü gecesinde Hazret-i Pîr için bir methiye yazmış, yastığının altına koymuş, fakat sabah o şiirini yerinde bulamamıştır. Menâkıb yazarı ayrıca kendisinin o gece Şeyh Şabân-ı Velî hazretlerini Fatin, genç yaşta vefat eden şairin şu şiirini örnek vermektedir:
Gülistân-ı vahdetin bülbülleri
Bûstân-ı ma’rifet sünbülleri
Cümlesi bâğ-ı hakikat gülleri
Halvetîler vâkıf-ı irfân olur
Her biri mülk-i dile sultân olur
Sıdk ile sen de yürü var bende ol
Âsitân-ı pîre ser-efgende ol
Sende bul sende ara var sende ol
Halvetîler vâkıf-ı irfân olur
Her biri mülk-i dile sultân olur
Aşkdan zâtında var ise eser
Almak istersen muhabbetten haber
Tâlib isen çalma bundan gayri der
Halvetîler vâkıf-ı irfân olur
Her biri mülk-i dile sultân olur
Dergeh-i Şa‘bân Efendi er yeri
Zât-ı pâki evliyânın serveri
Feyzi toldurdu anın bahr u beri
Halvetîler vâkıf-ı irfân olur
Her biri mülk-i dile sultân olur
Cân içinde câna vuslat isteyen
Aşk ile Fâik gibi dâim yanan
Gelsin işte pîr işte âsitân
Halvetîler vâkıf-ı irfân olur
Her biri mülk-i dile sultân olur
Mehmed Fâik Efendi’nin genç yaşına rağmen tasavvufî terbiyede belli bir olgunluğa eriştiğine ve şiirde de gayet yetkin olduğuna yukarıya dercettiğimiz ilahisi işaret etmektedir. Zaten babası Mustafa Sâfî Efendi’nin menâkıbında kendisinin faziletli ve şair biri olduğu kaydedilmektedir. Ayrıca bu menkıbede birçok şiiri de kaydedilmiştir. Kendisinin mezarı bugün Bolu’da bulunan Aktaş Camii’ndeki türbede yer almaktadır. Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni