Ramazan Dede hakkında Gerede’de birçok menkıbe ve kerâmet olarak yorumlanabilecek anlatılar mevcuttur. Bunların hemen hepsi Gerede halkının ona duyduğu muhabbetin ve saygının derin bir ifadesidir.
Bunların anlatılması ve nesilden nesle yaşaması Ramazan Dede’ye duyulan sevginin çoğalmasına ve bunun yaşamasına imkân tanımıştır. Bu menkıbelerden anladığımıza göre Ramazan Dede öyle veya böyle geçmişte Ramazan Dede olarak anılan Esentepe’nin ve Gerede’nin sahipsiz olmadığını göstermektedir. Aslında bu anlatılar bir anlamda Gerede’de insanların yaşadığı mânevî hâllere de işaret etmektedir. Dolayısıyla bu anlatılar bizce oldukça önemlidir.
Biz burada şimdi Gerede’de zaman zaman tesadüf ettiğimiz bu anlatıları kaydetmek istiyoruz. Böylece Geredelilerin Ramazan Dede’yle ilgili hatıralarının da satırlarda toplu olarak yer almasıdır niyetimiz.
* Sevdiğine Kavuşmak İsteyen Genç
Ali Rıza Ünlü’nün Ramazan Dede hazretleriyle ilgili naklettiği bir menkıbe şöyledir:
“Ramazan Dede’ye büyük saygısı olup belki her gün ziyaret edip etrafının temizliği hususunda hizmetlerde bulunan bir gencin sevdiği kız başka bir yere nişanlanır. İki taraf birbirine uygun olduğu gibi, özellikle oğlan tarafının zenginliği de fazlacadır. Zavallı genç büyük bir ümitsizlikle deli divane bir durumda iken bir gece rüyasında Ramazan Dede görünüp merak etmemesini, kızın kendisine nasip olacağını müjdeler. Çok zaman geçmeden zahirde belli başlı bir sebebi olmadan kızın verilmesinden cayılır, nişan bozulur, sonunda da evvelki genç muradına kavuşur.” (Ali Rıza Ünlü, Tarih Boyunca Gerede, Osmanlıcadan Akt: Ömer Cevahircioğlu, İstanbul 2000, s. 226-227.)
*Davarını Esentepe’de Otlatmak İsteyen Çoban
Ali Rıza Ünlü’nün koyunlarını Esentepe’de gizlice otlatmak isteyen bir çobanla ilgili naklettiği bir diğer menkıbe aşağıya kaydedilmiştir:
“Gizlice davarlarını otlatmak isteyen birinin kendisini davarları ile beraber aşağı düzlüklerde bulur ve ne olduğunu anlayamaz.” (Ali Rıza Ünlü, Tarih Boyunca Gerede, Osmanlıcadan Akt: Ömer Cevahircioğlu, İstanbul 2000, s. 226.)
* Dört Ayyaş
Ramazan Dede’yle ilgili yörede anlatılan menkıbelerden biri şöyledir:
Dört ayyaş Ramazan Dede Türbesi’nin etrafına içki içmeye gitmişler. Gecenin bir vaktine kadar içmişler. Bir vakit yanlarına bir adam gelmiş. “Burada durmayın. Başka yere gidin.” demiş. Adamlar ihtiyara kulak bile asmamışlar. Gelen ihtiyar bunları birkaç defa uyarmış. Aldırmamışlar. Bir ara bu dört ayyaş sızmış. Sabah uyandıklarında kendilerini birbirlerinden çok uzak bir mesafede bulmuşlar.
Buna benzer anlatılar sebebiyle halk, burada içki içmeyi ve eğlence düzenlemeyi pek de iyi karşılamaz. Böyle bir niyetle Esentepe’ye çıkılması durumunda burada fırtına ve rüzgârın eksik olmayacağı ifade edilmektedir.
* Ramazan Dede’de Bir İtikaf Hatırası
Ramazan Dede’yle ilgili derlediğimiz bir diğer rivayet şöyle:
Geredeli kadınlar Esentepe’ye bazı zamanlar kuran-ı Kerim tilavet etmeye ve burada kurdukları çadırlarda itikafa girmeye gelirlermiş. Böylece hem günlerini ibadetle geçirir hem de Esentepe’nin güzelliğinden doyasıya istifade ederlermiş. Ramazan Dede’nin bulunduğu yerin yakınlarına Geredeli kadınlar yine bir gün bu şekilde ibadet için gelmişler. İbadet edilmiş, yemekler yenmiş. Sonra kadınlar orada kurdukları yerlerde uyumuşlar. Sabah uyandıklarında her yerin temizlendiğini ve düzenlendiğini görmüşler. (Bu satırları kendisinden dinlediğimiz Muhammed İğde-d. 1989- Biyoloji Öğretmeni- bunu bizzat yaşayan bir kimseden dinlemiş ve bize nakletmiştir.)
* Ramazan Dede’nin Zikir Meclisine Katılan Genç
Gerede’de Hayat Gazetesi’nde Ramazan Dede ve Geredeli bir gençle ilgili şöyle rivayet nakledilmektedir:
“Vaktiyle Geredeli bir genç, her sabah Esentepe’ye gitmeyi ve bu zatın mezarı başında dua etmeyi alışkanlık hâline getirir. Bu düzenli ziyaretlerin ardından genç Ramazan Dede ve evlatlarının seher vaktinde kalkarak zikirde bulunduklarını ve kendisinin de bu dergâha davet edildiğini anlatır. Gencin, bu sırrı dışarıya açmasından rahatsız olan Ramazan Dede, ona artık zikirlere katılmamasının gerektiğini söyler. Bunu hazmedemeyen genç, boynu bükük olarak çalıştığı tabakhaneye gelir ve üzüntüsünden divaneye döner. Mecnun gibi gezen genç, bir gün deri kazanına düşer ve ölür.” (“Ve Ölüler Serviler Altında”, Gerede Hayat Gazetesi, 8 Mart 2006, s. 4-5).
Bu menkıbe Ali Rıza Ünlü’de şöyle anlatılmaktadır:
“Safça bir şahıs her sabah güneş doğmadan Ramazan Dede’ye gitmeyi âdet edinir. Onların ve daha başka zâtların ruhlarının toplanarak zikir ve sohbet yaptıklarını görmekte, kendisi de katılmaktadır. Bir gün kendisine ‘Artık bundan sonra buraya gelme!” denir. Üzülerek çalışmakta bulunduğu tabakhaneye (debbağhane) gelir, vak‘ayı dayısına anlatır. O da ‘Eh artık sen de gitmeyiver” deyip çalışmasını söyler. Adamcağız çalışmakta iken gön oluğuna düşerek ölür.” (Ali Rıza Ünlü, Tarih Boyunca Gerede, Osmanlıcadan Akt: Ömer Cevahircioğlu, İstanbul 2000, s. 227.)
Bu rivayetin Ali Rıza Ünlü’de de nakledilmesi bize bu anlatının oldukça eski olduğunu ve en azından birkaç asır önce yaşandığını düşündürmektedir.
* Ramazan Dede’yle İlgili Bir Efsane
Ramazan Dede’yle ilgili Abdullah Demirci şöyle bir efsane tespit etmiştir:
“Horasan’dan gelen 4 kardeş varmış. Şimdi Gerede Esentepe’de mezarı olan Ramazan Dede, bunların en büyükleri imiş. Esentepe’nin bir taş atmış. ‘Sen falan yere gidecen demiş, taşı sabanla atmış. Taş, Sapanlı denen köye düşmüş. Oradaki dedenin adını Sapanlı koymuşlar. Bir taş atmış Yağmur Baba’ya düşmüş. ‘Senin adın da Yağmr Baba, sana yağmur duasına çıksınlar” demiş. Bir daha atmış. O da Avşar yaylasının karşısındaki tepede çamların yanına düşmüş. Adı Hodul dededir. Uzun bir mezarı vardır. Yattığı yer Hodulca diye adlandırılır.” (Abdullah Demirci, Gerede-Birinci Avşar Köyü Monografisi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tzi, Ankara 1998, s. 253.)