ÜMMÎ KEMÂL’DEN BİR MENKIBE
Bir padişah Bolu önlerinde bir savaşa tutuşur. Bolu ve civarında bir süre kalan padişah Ümmî Kemâl hazretlerinin şöhretini duyar. Onunla görüşmek ister. Çünkü padişahın vücudunda bazı çıbanlar çıkmıştır ve Ümmî Kemâl’in nefesinin hastalara şifa olduğunu duymuştur. Padişah, gönderdiği askerleri vasıtasıyla Ümmî Kemâl’i çağırır. Ümmî Kemâl, “Hasta mı doktorun ayağına gider, doktor mu?” anlamında bir karşılık verir. Fakat yine de davete icabet eder.
Gelen askerlerle yola koyulan Ümmî Kemâl, Yeniçağa Gölü’nün kenarında namaz kılar. Askerler arka tarafında durup onu beklerler. Ümmî Kemâl seccadesini suyun üzerine serer. Bunun üzerine onun sıradan bir insan olmadığını anlayan askerler alelacele müsaade isterler ve ordugâha doğru yola çıkarlar. Padişaha durumu bildirirler ve padişahın kendisi de Ümmî Kemâl’in ziyarete karar verir. Bu arada yanındaki askerleri yedirip içirebilecek mi, diye kendisine önceden haber gönderilir. Ümmî Kemâl, Tekkeköy ve ahalisi hep beraber bugün “Taşkaynat” denen mevkide padişah ve askerlerini beklerler.
Sonunda padişah, askeriyle beraber Tekkeköy’e gelir. Bu arada canlı askerin tabuta yatıp cenaze namazının kılınması hadisesi yaşanır. Padişah, Ümmî Kemâl’i imtihan etmek ister ve askerlerden birisini canlı olarak tabuta koyar. Ümmî Kemâl’e “Yoldan gelirken askerlerimizden biri vefat etti. Namazını kılmak gerek!” derler. O da “Diri niyetine mi kılalım, ölü niyetine mi?” diye sorar. Padişah “Hiç diri adamın cenazesi kılınır mı! Ölü niyetine kılalım.” der. Ölü niyetine kılınan cenaze namazından sonra tabutu açarlar. Bir de bakarlar ki asker ölmüş. Bu askerin mezarı ve üzerine yapılan türbe, Tekkeköy’de Ümmî Kemâl türbesi yakınındadır.
Yine bu köyde derlediğimiz bilgilerde bu mezarın Ümmî Kemâl’in dervişlerinden veya yardımcılarından birisine ait olduğu zikredilmektedir. Bu askerin mezarı köylülere göre türbenin arka tarafına düşen köy mezarlığında yer almaktadır. Bu ifadelerden köy mezarlığının da epey eski olduğu anlaşılmaktadır. Askere ait olduğu söylenen yerdeki türbede ve bugün imam-hatip lojmanı olarak kullanılan binanın bulunduğu arsada bir mezarlığın olduğu, Ümmî Kemâl’in anne ve babasının mezarlarının da burada olduğu, köye yapılan orman işletmesi binasının (bugün köy odası olarak kullanılmaktadır) yapımı sırasında bunların kaybolduğu nakledilmektedir.
Askerin vefatıyla ilgili bu rivayet Ümmî Kemâl menkıbelerinin halk arasında en bilinenidir. Bu askerin türbesine girildiğinde sağ tarafta askerin mezarının olduğu küçük bir oda vardır. Türbenin girişinde bahsi geçen menkıbe nakledildikten sonra “Burada yatanın asker olduğu bilinmektedir.” diye bir kayıt bulunmaktadır. Askerin kimliğiyle ilgili başkaca bir şey bilinmemektedir.
Bu asker menâkıbının devamı şöyledir:
Yemekten önce padişah askerlerine “Hazretten canınızın istediğini dileyin!” der. Bu arada Ümmî Kemâl, Tekkeköylülere “Padişah geldiğinde eğer para dağıtırsa sakın almayın!” der. Fakat padişah geldiğinde çocuklar başta olmak üzere köy halkı onun dağıttığı akçelere üşüşür. Ümmî Kemâl, bundan incinir. Bu arada bir kerameti zahir olur. Bir kazana koyduğu dört adet pirinçle koca orduyu ve köylüyü doyurur. Bir başka rivayete göre Ümmî Kemâl elini kazana attığında gelenler her ne yemek isterse askerlere ondan vermiştir. Pilav isteyene pilav, hoşaf isteyen hoşaf, et yemeği isteyene et yemeği… Askerlerden biri gönlünden “Ben senin kızını istiyorum.” diye geçirmiş. Ümmî Kemâl’e bu malûm olmuş. O da “O senin istediğin bende yok. Sen yemek iste!” diye karşılık vermiş.
Bu arada sıra padişahın tedavi olmasına gelmiştir. Ümmî Kemâl’in duasıyla padişahın vücudunda çıkan yaralar iyileşir. Ümmî Kemâl bir tane yarayı bırakır. Padişah “Neden onu da iyileştirmediniz?” diye sorar. O da “Padişahım, o bir tanesi kalsın. El verir ki, onun sayesinde halkın, dertlilerin derdini daha iyi anlarsınız.” diye karşılık verir.
Padişah gittikten sonra köylü maddi sıkıntıya düşer. Ümmî Kemâl köylülere “Eğer dağıtılan akçeleri almasaydınız ben size anbarınızın dibini göstermeyecektim.” der.
Bu menkıbenin başka bir şekli de şöyledir:
Sultan Murad, Bolu’da şehzadeyken, Ümmî Kemâl’e misafir olur. Vakit geç olduğu ve Ümmî Kemâl de hiçbir hazırlık yapmadığı halde şehzade, kendisinden askerlerini doyurmasını ister. Ümmî Kemâl, köylülerden bir kazan, bir saç ayağı ve bir de mum ister. Saç ayağının ortasına mum konur. Sacın üzerine kazan yerleştirilir. Ümmî Kemâl, eline kepçeyi alır ve askerlere ne yemek istediklerini sorar. Kepçeyi eline alıp kazana daldıran Ümmî Kemâl, istenilen yemekleri kepçeler dolusu olarak askere dağıtır. Rivayete göre bu kerametinden ötürü hayret eden Şehzade Murad, bundan sonra tam bir teslimiyetle Ümmî Kemâl’e inanmıştır.
[Bu rivâyetler Kemal Köse (D. 1948, Dörtdivan’da Kadılar Mahallesi’nde ikamet etmekte. Çiftçilik ve hayvancılıkla iştigal ediyor), Ethem Sayılır (D. 1950, Dörtdivan/Kadılar Mahallesi’nde ikamet etmekte. Emekli imam) ve Cemal Uslu’dan (D. 1945, Bolu-Tekkeköy’de ikamet etmekte ve bura doğumlu. Emekli inşaat işçisi) derlenmiştir. Dağınık hâldeki bu menkıbe parçaları burada tarafımızdan bir araya getirilmiştir.] Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni